Tüm zamanlarda unutmayan ya da unutturulamayan bellek; sömürgeci, asimilasyoncu güçlerin en korkulu rüyasıdır. Ama aynı zamanda, unutmayan ya da unutturulamayan belleği hatırlatan her şey ama her şey de rejimin düşmanıdır, hedefidir. 19 Ocak 2007’de katledilen Hrant Dink’in şahsında yaşanılan buna en bariz yegâne örneklerden birisidir.
TC’nin; yeni bir ulus yaratma adına Kürt, Rum ve Ermeni halklarının sürgün edilmesi ve katledilmesinin sonucu olan, kanlı tarihinden durmadan damlayan kan damlaları kendi kâbusuna dönmemesinin telaşını yaşarken, yüzleşmekten ha bire kaçındığı hatırlatmalar onu her geçen gün daha da saldırganlaştırmaktadır.
Hrant Dink bu hatırlatmaların sonucu olarak halkıyla aynı kaderi paylaştı. Hrant, halkının yaşadığı soykırımı anlattığı için, yazılarıyla asimilasyoncu düzen sahiplerini yarattığı yalan tarihle yüzleşmeye davet ettiği için Türk halkına “Türk düşmanı” olarak hedef gösterildi. Oysa Hrant Dink tam tersini yapmaktaydı. Yazdığı yazılarıyla TC’yi yüzleşmeye çağırırken diğer taraftan da kendi halkına Türk halkına kin tutmamayı telkin etmekteydi.
Çünkü O; asimilasyonu, katliamı yaşamış ve acılar içinde büyümüş Ermeni halkından biriydi,
Çünkü O; gerçekleri olduğu gibi yazmayı ilke edinmiş bir gazeteciydi,
Çünkü O; halkların birbirine kin tutmadan bir arada yaşamasını hedefleyen bir devrimciydi.
İşte bunlar Hrant’ın katil rejim tarafından katledilmesinin nedenleriydi.
Hrant Dink; organizeli bir şekilde “bebekten yarattıkları” bir katil (Ogün Samast) vasıtasıyla organizeli bir şekilde 19 Ocak 2007’de öldürüldü.
Bu karanlık organizenin içinde kimlerin olduğunu bugün tüm Türkiye halkları biliyor. “O gün hepiniz oradaydınız” hepinizi tanıyoruz ve hiçbiriniz yakanızı elimizden kurtaramayacaksınız!
Ahparig seni unutmadık! Unutturmayacağız!
Kürdistan Komünist Partisi – KKP