I – Kadınların yılların mücadelesiyle, başörtü takmamayı tutuklanma sebebi olmaktan çıkarttıkları gün, yani zafer ilan ettikleri gün, yeni bir başkaldırının da başlangıcı oldu. İran’da halkların, yoksulların, işçilerin ve de kadınların ilk olarak 28 Aralık’ta, siyasi özgürlükler ve işsizlik, yolsuzluk, hayat pahalılığı gibi ekonomik taleplerle Meşhed’de hükümet/rejim karşıtı kendiliğinden başlattıkları eylemler, kısa sürede onlarca kente yayılarak altıncı gününe girdi. Öncelikle Dünya kamuoyunu, devrimci, ilerici güçleri İran halklarının başlattığı özgürlükadalet, demokrasi, eşitlik mücadelesiyle dayanışmaya çağırıyoruz!

İran gerici Molla rejimi, demokratik gösterilere her zamanki despot yüzünü göstererek silah kullandı. Devrim Muhafızlarının fiilen ve alt kolu Beşiçler de resmen saldırıya geçerek can almaya başladılar. Şu ana kadar resmi rakamlarla 20 kişinin hayatını kaybetmesine, yüzlercesinin yaralı ve binlerin gözaltına alınmış olmasına neden olan İran rejimine karşı uluslar arası kamuoyunu tutum almaya çağırıyoruz.

II – İran halkları, bölgenin en dinamik en devrimci halklarının başında gelmektedir. 40 yılı bulan katı despot Molla rejimine karşı bu ilk başkaldırıları değil, en yakını 2009 yılında olmak üzere birkaç kez meydanlara indiler. Ama bu kez İran’da devam eden ve despot ırkçı rejimin ağır saldırılarına rağmen hem kitlesellik hem de coğrafik-kentsel olarak inatla genişleyen gösteriler, başlangıçta ekonomik talepleri de içeren fakat giderek doğrudan rejimi hedef alan radikal siyasal bir başkaldırıya dönüştü.

III – Başkaldırıya katılanların ana gövdesini; sömürülenler, yoksullar, gençler-öğrenciler ve ezilen halk olarak Kürtlerin oluşturması, direnişin sınıfsal niteliğini oluşturur. Başka açıdan bakıldığında başkaldırıya katılanların bileşenleri;

Yoksulluk, işsizlik ve bunlara eklenen batık finans şirketleri mağdurlarının oluşturduğu ekonomik taleplerin belirleyici olduğu kitle;

Temel hak ve özgürlüklerin hareketlendirdiği ve ekonomik taleplerin ikincil olduğu genel muhalif siyasal dinamikle;

Rejime karşı ulusal özgürlük talebinin belirleyici olduğu diğer taleplerin buna bağlı geliştiği Kürdistanlılardan oluşuyor. Ki her üçünde de kadınlar ön planda! Biliyoruz ki kadınlar, İran’da daima değişimin sembolü olmuşlardır.

IV – Göstericiler önce “ne Gazze, ne Lübnan canım İran’a feda” ya da “paramızı Suriye, Lübnan, Gazze’ye harcamayın”, “Suriye’yi bırak da bizim halimize bir bak ” derken; şimdi eylemciler ve özellikle de kadınlar (başlarında ki eşarbı çıkarıp yüzlerine maske yaparak) “kahrolsun diktatörlük” sloganlarıyla açıkça Mollaların oligarşik dikta rejimine git diyorlar.

İran’da 28 Aralık’tan beri yaşanan başkaldırı; Kürt halkının ve tüm halkların özelde kadınların, gençlerin 40 yıllık Molla oligarşik (Uzmanlar Meclisi) rejim tarafından baskı altına alınan siyasal hak-özgürlüklerin ekonomik taleplerle örtüşmesinin biriktirdiği büyük enerjinin bu kez radikal dışa vurumudur.

V – Başkaldırıya katılanların; başlangıçta cumhurbaşkanı ve hükümetini hedef alsalar da giderek esas iktidar olan Hamaney’in Mollalardan oluşturduğu tepedeki dikta rejimini hedef almaları doğrudur. Çünkü esas iktidar odağı, cumhurbaşkanı ve kurduğu hükümet değil, iktidar hiyerarşisini içeren resimde de görüleceği gibi tepesinde Uzmanlar Meclisi ile başındaki despot Rehber-i Muazzam’dır. Mollaların kurduğu Şeriat rejiminde, halklar, işçi emekçiler nezdinde seçimle gelen Cumhurbaşkanın kurduğu hükümet sorumlu sunulur ama gerçek iktidar seçilmiş hükümette değil Uzmanlar Meclisi ve başındaki Despottur. Halklar artık bu gerçeği, bu büyük Şark oyununu görmeye başladığından “kahrolsun Ruhani”nin yanı sıra “kahrolsun Hamaney” demeye başladılar!

VI – İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, protesto eylemlerini, “ülkenin düşmanlarının para, silah ve ajanlarını kullanarak başlattığı” söylemi yalandır. Yine “İran’daki sokak hareketliliğinin arkasında dış aktörler var” paylaşımları gerçeği yansıtmadığı gibi İranlı kadınların, Kürdistan halklarının ve işçi emekçilerin on yıllara dayanan direnişlerine de saygısızlıktır. Ve eğer 40 yıllık sürede İran halkları, özelde de kadınlar bu Humeyni-Hamaney diktatörlüğünü yıkamadılarsa, halkların her kalkışmasında, Molla rejiminin; “aman dikkatli olalım, emperyalistler iç işimizi karıştırıyor” propagandasının yarattığı manipülasyonun payı olmuştur.

Şunun altını çiziyoruz ki; İran rejimi, antiemperyalist değil tersine sömürgeci-emperyal bir devletin ta kendisidir. Doğu Kürdistanı, Batı Azerbaycanı vb. sömürgeleştiren, sınırları ötesinde beş devlette emperyal hesaplar peşinde koşan, Güney Kürdistan’ın bağımsızlığını engellemekle övünen İran rejimini antiemperyalist görmek sol ulusalcıların züğürt tesellisidir.

İran’ı antiemperyalist gören-görmek isteyen, başta Kürdistan olmak üzere halklar ve inançlar hapishanesi yapısına baksın. Bu nedenle Kirmanşah’da başkaldırıya adım atan Doğu Kürdistan halkı, ulusal özgürlükleri başa alarak sadece Ruhani hükümetine değil esas Uzmanlar Kurulu ve başındaki Hameney rejimi sömürgeciliğine karşı sokaklardalar.

VII – Bölgeyi karıştıran büyük fitne-fesat rejimi bu kez kendisi karışmaya başladı! İran halkları, işçi emekçileri Mollaların dikta rejimine başkaldırmakla sadece kendi hak ve özgürlükleri, kendi yaşamsal ekonomik hakları ve demokrasi, eşitlik için değil başta Kürdistan olmak üzere bölge halklarının da nefes almasına katkı yapacaklar

VIII – AKP iktidarı, İran’da yaşananlardan dersler çıkarmazsa; OHAL ve KHK uygulamalarla dikta rejiminde ısrar ederse; yani başta Kürt halkı olmak üzere halklara ve inançlara Türk-İslam sentezi tekçiliğini içeren deli gömleği zorla giydirme ısrarını sürdürürse; özellikle İran’daki “Ahlak Polisi” rejiminden ders çıkarmazsa… er-geç hakların, işçilerin yoksulların devrimci kalkışmasıyla yüzleşecek. 02 Ocak 2018

ÖZGÜRLÜK VE SOSYALİZM PARTİSİ

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir