Suçumuz; insan olmak,
Suçumuz; Kürt olmak, Kürdistanlı olmak,
Suçumuz; ülkemizin parçalanmasına, statüsüz bırakılmamıza kayıtsız kalmamamız,
Suçumuz; sömürgeci güçlerin bizlere dayattığı kimliksizliğe, ötekileştirmeye parça Kürdistan’da boyun eğmemiz, tüm katliamlara, baskılara, onca yaşatılan acılara rağmen yeniden yeniden ayağa kalkma, mücadeleye kaldığı yerden devam etmemizdir.
Yoksul Kürdistan halklarımızın dediği gibi “Mart ayı dert Ayı” dır, ama çileli ulusal mücadele sürecimizden ötürü Mart ayı aynı zamanda acılar ayıdır da. Mart ayının neredeyse her bir günü Kürt ulusal mücadelesinde yaşanılanlarla özdeşleşmiş gibi. Adeta her bir günü bizlere, halkımıza derin acıları hatırlatır durumda. Kamışlo Katliamı, Kadı Muhammed ve yoldaşlarının idamı, Cizre’deki Newroz kutlamasına kontrgerillanın saldırı ve 16 Mart 1988’de gözünü kan bürümüş Saddam’ın kimyasal gazlarla Halepçe’deki halkımıza saldırması, unutulması asla mümkün olmayan katiamı! Halkımızın “uy hawar hawar” diye sokaklara dökülmesi, ölenlerine çaresizce sarılmalarıyla birlikte ölümü kucaklamaları, ülkemizin sert soğuğuna rağmen ölümden kaçma adına çoluk, çocuk, genç, yaşlı yığınca insanımızın kendilerini dağlara atmaları asla hafızalardan silinecek gibi olmayan Mart ayının bir günüdür 16 Mart!
Tıpkı Seyit Rıza’nın “ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu. Ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun.” dediği gibi oldu. Dört parçada sömürgeci güçlerin onca saldırıları, katliamları, ret ve inkâr siyaseti konusundaki yalanları mutlaka ki bize, halkımıza dert oldu ama tüm yapılanlara rağmen diz çökmediğimiz, yüzyıldır zorluklar içinde de olsak, dayatmalara karşı mücadeleden asla ama asla vazgeçmememizde sömürgeci güçlere büyük dert olduğu çok açık.
İşte Güney Kürdistan Kürt federe Devleti, işte 25 Eylül referandumu ile bağımsızlığın tapusunu alınması, işte gün gün gelişen Rojava federasyonu, giderek güçlenen doğu ve Kuzey Kürdistan özgürlük mücadelesi, seçim ve Platforma Zimanê Kurd’î gibi girişimlerle eskiye nazaran giderek güçlenen Kürdî ittifaklarımız, kayyımlara karşı halkımızın yekvücut olması, Kürtsüz siyasetin çözüm olmaması gibi gelişmeler açıktır ki sömürgeci güçleri yüzyılımızda en büyük dertliden öteye veremli yaptığını artık biliyoruz. Tüm acılara, baskı ve yıldırmalara, katliamlara rağmen süreç YA ME YE!
KKP olarak; 31 yıldönümünde Halepçe’de kimyasal gazlarla yaşamına son verilenlerimizi sonsuz acılarla anıyor ve halkımıza her türlü soykırım ve acıları yaşatanları bir kez daha lanetlerken;
* Halkımızı 21 Mart’ta arkalayacağımız 2019 Newroz coşkusuyla 31 Mart seçimlerinde kayyımlarca gasp edilen tüm Kürdistan belediyelerimizi kazanma için sandıklara gitmeye, sandıklara sahip çıkmaya,
* AKP’nin ilk hükümet olduğu dönem başında başbakan olan Recep Erdoğan’ın Kürt sorunu çözme yönünde vermiş olduğu aldatıcı mesajlardan ötürü “çözerse Erdoğan çözer” umudundan dolayı AKP’ye bu güne kadar vermiş olduğu emanet oy desteğini oradan çekip alarak Kürdistani adayları desteklemeye, halkımızın da giderek güçlenen YA ME YE halayındaki yerini almaya çağırıyoruz.
Partîya Komunist a Kurdistan – KKP
16.03.2019