Özgürlük ve Sosyalizm Partisi, genel olarak yerel yönetim anlayışını, somutta da bu yerel seçimde izleyeceği politikaların ana hatlarını elinizdeki bildirgeyle kamuoyuna duyuruyor.

 

Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (ÖSP), 30 Mart 2014 yerel seçimlerine bazı yasal eksiklikler nedeniyle parti olarak doğrudan katılamıyor. Seçimlere Kürt ulusal demokratik güçlerinin geniş ittifak kurarak katılmaları yönündeki çabaları ise karşılık bulmadı. Bunlardan hareketle partimizin yönetim organları, genel olarak ÖSP’nin yerel yönetim anlayışını, somutta da bu yerel seçimde izleyeceği politikaların ana hatlarını elinizdeki bildirgeyle kamuoyuna duyuruyor.

 

I – Ulusal Özgürlük ve Demokrasi Mücadelesinde Yerel Yönetimler

 

Yerel seçimlerin yaklaştığı şu günlerde ülkemizin, halkımızın siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik sorunları devam ediyor. Kürt ulusal sorunu, halen başat sorun özelliği ile çözüm beklemektedir. Yerel yönetim ve yerel demokrasinin güçlenmesi, ulusal özgürlük meselesinin çözümünde de önemli bir mesafe aldırabilir.

 

Özgürlük ve demokrasinin yerelde içerik kazanması, yerel seçimlerle birlikte halkın gündemine daha fazla geliyor, gelecek. Çünkü yerel yönetimler, demokrasinin (halkın kendi kendini yönetmesinin) doğum yeridir. Halkın özgürlük ve demokrasiye yakın temas içerisinde içerik kattığı, katabildiği yönetim birimleridir yerel yönetimler.

 

Küresel çapta yerel yönetimlerin yeniden güçleneceği bir süreçteyiz. Genelde merkezi iktidarların, özelde de ulus-devletlerin, yerele ve ulus ötesine (küreselleşmeye) yetki devri ile yüz yüze geldikleri bir süreçten geçiyoruz. Avrupa kıtası bu süreci diğer kıtalara oranla birkaç adım önde götürmekte. Avrupa kıtasında Avrupa Birliği’nde (AB) merkezileşen ekonomik, siyasal, kültürel yetkilerin, bir yandan yeni merkez olarak Brüksel’e, diğer yandan yeni yereller olarak kentlere devri süreci yaşanıyor. Yerel Yönetimler Evrensel Bildirgesi bu sürecin, “Karar alma sorumluluğunun yerel yönetim birimlerine dağıtılmasının, merkezdeki tıkanmayı azalttığını ve yönetimin işleyişini hızlandırdığını, yeni kurumlara canlılık kazandırdığını ve mevcut hizmetlerin ve toplumsal olanakların korunup yaygınlaştırılması ihtimalini arttırdığını…” belirtiyor.

Girilen süreçte yerel yönetimler her açıdan güçleniyor, güçlenecek. Hem bu gerçekliği göz önünde bulunduran hem de yerel yönetimlerin (kentlerin) halen merkezi politikaların yaşama geçirildiği alanlar olması nedeniyle rant ve sömürüyü hedefleyen iktidar ve sermaye güçleri, düne oranla bugün daha fazla yerel yönetimlerde egemen olmak istiyor.

 

Hükümetlerin, emlak baronları başta olmak üzere sermaye gruplarıyla ele ele vererek, hiçbir insani, ahlaki, hukuki ve siyasi etik değeri taşımadan gerçekleştirdikleri mülkiyet hırsızlığıyla yol açtıkları talan ve rantın son günlerde ayyuka çıkması, kent yönetimlerinin egemenler için ne anlama geldiğini bir kez daha gözler önüne serdi.

 

Devrimci demokratik muhlalefet, özelde de sosyalist hareket açısından da, hem toplumsal yaşamın merkezleri hem de ulusal özgürlük ve sosyalizm mücadelesinin ana üsleri olmaları nedeniyle yerel yönetimler düne oranla daha fazla önem kazanıyor.

 

Hükümetin büyükşehir sayısını 29’a çıkaran Yerel Yönetimler Reformu ve Belediyelerde Yeniden Yapılanma Yasası, bir yandan yerel yönetimleri güçlendirdiği izlenimini verirken, diğer yandan kaşıkla verdiğini kepçeyle alma misali adımları içeriyor. Büyükşehirlerin mali kaynaklarının özerkleşmesi beklentisine kaşın yasa, “Yatırımı İzleme ve Koordinasyon Merkezi”nin mali kaynağının merkeze bağlı olması nedeniyle son sözün yine vali ve kaymakama ait olacağını içeriyor.

 

Hükümetin “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”na konulan şerhi halen kaldırmamış olmasının ve bu konuda yaşadığı gel-gitlerin başlıca nedeni Kürt/Kürdistan gerçeğinden duyduğu korkudur. Türk hükümetlerinin, bir yandan tarihsel trend ve AB sürecine uyum için yerel yönetimleri güçlendirme adımları atıp diğer yandan bu adımları boşa çıkaran hamleler yapmasının asıl nedeni “güçlenen yerel yönetimlerin Kürt halkının kendi kendisini yönetmesine zemin hazırlayacağı” korkusudur.

 

II- 15 Yıllık Kürt Belediyeciliği

 

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Kürt belediyeciliği son 15 yılla sınırlı değil. 1980 öncesinde Diyarbakır, Ağrı gibi deneyimler de var, fakat bunlar (özellikle Ağrı) 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle yarım kalan deneyimlerdir. Yakın tarihte Kürt belediyeciliği denildiğinde, BDP geleneğinin son 15 yılda üst üste üç dönem yönetme gerçeği var. Son yerel seçimlerde il, ilçe ve beldelerde toplam 98 belediye kazandığı göz önüne alınırsa hem süre hem de nicelik bakımından önemli bir deneyim var demektir.

 

15 yıllık yerel yönetim süreci Kürt halkının kendini yönetebilme becerisini ortaya koydu. Bu sürecin olumlu ve denilebilir ki en önemli yanı da budur. Ancak belediyelerimizin bu uzun süre boyunca hizmet üretimi açısından iyi bir sınav verdiği söylenemez. Kürt olma özelliği hariç, egemen kapitalist sistemin sıradan belediyeciliğiyle farkını ortaya koyamadı, bu konuda seçmen beklentilerinin gerisinde kalan bir tablo sergiledi. Çünkü Kürt belediyeciliği söz konusu olduğunda, sorumlulukları arasında çağdaş kent hizmetlerinin yanı sıra yaşamsal önemi devam eden ulusal özgürlük talebi de bulunuyor. Esasen bu talep etrafındaki Kürt birliğinin kazandırdığı belediyelerin sosyal politikaları ve sınıfsal eşitsizliği azaltıcı uygulamalarıyla sistem belediyeciliğinden farkını ortaya koyması beklenirken, bunun için pek de çaba gösterilmemiştir. Aksine, bazı kentlerimizdeki son imar uygulamalarıyla zengin ile yoksul semtleri arasındaki mekansal sınıfsal ayrışmanın daha da derinleşmesine yol açmışlardır. 

 

Elbette söz konusu hata ve eksikliklerde Türk hükümetlerinin birçok açıdan Kürt belediye yönetimlerini kıskaca almasının, kamu yatırımları için hak ettiği mali desteği sunmamasının payı vardır, ama bu pay tüm yanlış ve eksiklikleri izah etmeye yetmez. Bu nedenle Kürt belediyeciliğinde köklü zihniyet değişimi ihtiyacı devam etmektedir.

 

III- ÖSP’nin Yerel Yönetimler Politikasının Ana Hatları

 

ÖSP, bu yerel seçimlerde Kürt halkını, işçi sınıfını ve tüm yoksulları, Kürt/Kürdistan sorununun federasyon kurmaya dayalı çözüm zeminlerini güçlendirmek için şu talepler uğruna mücadele etmeye çağırıyor:

 

– Kürt halkının ve Çerkes, Arap, Ermeni, Laz gibi ulusal azınlıkların acil talebi olan anadilde eğitim hakkının hayata geçirilmesi, kültürel gelişimlerinin önündeki engellerin kaldırılması;

 

– Yerel demokrasinin merkezleri olarak kentleri, Mezopotamya dokusuna uygun halklar bahçesi haline getirecek, yaşayan tüm halkların özgürce nefes almalarını sağlayacak siyasal, kültürel uygulamaların geliştirilmesi;

 

– Demokrasiyi doğum yeri olan yerelde yeniden halkla buluşturacak, biçimsel demokrasiyi aşma yolunda yerelde demokrasiyi geliştirecek adımların atılması;

 

– Yerelde demokrasiyi/doğrudan demokrasiyi uygulayabilmek için, kenti ilgilendiren her temel meselenin ilkesel olarak kent halkının doğrudan iradesini yansıtacak referandumlarla çözümü;

 

– Seçim ve siyasi partiler yasasının demokratikleştirilmesi;

 

– Güçlü yerel yönetimler için, “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”na konulan şerhin kaldırılması, kent yönetimlerinin özerk idari yapıya kavuşturulmasına bağlı olarak vali, kaymakam gibi yöneticilerin de seçimle belirlenmesi;

– Kent yaşamının her alanında kadını erkekle eşit gören ve uygulayan bir yerel yönetim anlayışının geliştirilmesi, bu yönde 15 yıllık Kürt belediyeciliği pratiğinin olumlu adımlarının desteklenmesi ve kadını her türlü şiddete karşı koruyan etkin önlemlerin geliştirilmesi;

 

– Yerel yönetimlerin özerk mali kaynaklara kavuşturulması amacıyla vergi toplama alanlarının genişletilmesi ve kendi zenginlik kaynaklarını kullanabilecek yetkilerle donaltılmaları;

 

– Belediye hizmetlerinin piyasaya açılmasına, ticarileştirilmesine ve rant, yolsuzluk gibi genel olarak mülkiyet hırsızlığını doğuran bazı kentsel dönüşüm projelerinin ilkesel reddine dayanan özgürlükçü, toplumcu belediyecilik anlayışının geliştirilmesi;

 

– Kent yapılaşmasında, konut ihtiyacı kadar kentin tarihsel dokusunun korunmasını da hedefleyen planlı ve yaşanılabilir bir kentleşmenin geliştirilmesi;

 

– Kent halkının oluşumunda doğrudan sorumluluk üstlendiği ve günlük-anlık olarak halk denetimine açık plan-bütçe uygulamasının geliştirildiği yönetim anlayışı;

 

– Taşeron uygulamalarına son verilerek, çalışanların ekonomik ve sosyal taleplerinin karşılanması için sendikal örgütlenme başta olmak üzere her türden örgütlenmelerinin önündeki engellerin kaldırılması;

 

– Engelliler, yaşlılar için de yaşanılabilir bir kent sunabilen ve gençleri, çocukları başta uyuşturucu olmak üzere tüm kötü alışkanlıklara karşı koruyan hizmet üretimi;

 

– İnançlar bahçesi Mezopotamya kentlerinde, tüm semavi dinlerin ve özelde de Alevi inancı  üzerindeki baskıların kaldırılması, tüm inançlar karşısında eşit davranan yerel iktidarların inşası…

 

ÖSP, halkımızı, bu talepleri kendi talepleri olarak gören ve karşılanması için kendileriyle birlikte mücadele edecek olan yurtsever, sosyalist adaylara oy vermeye çağırıyor!..

 

ÖSP, halkımızı yerel yönetimlere iradesinin daha güçlü yansıması yolunda tavır almaya çağırıyor!

 

ÖSP, halkımızı mülkiyet hırsızlığına karşı kararlı tutum almaya çağırıyor!

 

ÖSP, işçileri, yoksulları, gençleri, kadınları ve aydınları özgürlük, demokrasi ve sosyalizm için mücadeleye çağırıyor! 

 

Özgürlük ve Sosyalizm Partisi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir