Kürdistan diye bir coğrafya var, üzerinde milyonlarca Kürt / Kürdistanlı yaşıyor ama Kürdistan’ın, Kürtlerin temel yasal belgelerce durumu belirlenmiş yani fiili duruma adı konularak anılan bir statüsü yok!

 

NEDEN STATÜ VE NEDİR STATÜ?

Sayın Erdem…
“Hükümet ne kadar sessiz kalabilir?” başlıklı köşe yazınızı; “Bu ‘statü’ kavramının ne olduğunu anlamadığımı ve bir kişinin bunun anlamını yazmasının yararlı olacağını üç beş kez yazdım… Nedir statü? Bir imza sahibi açıklasın lütfen!” çağrısı ile bitirmişsiniz.
Yazınız, 15-16 Haziran Diyarbakır’da gerçekleştirdiğimiz, “Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı” sonuç bildirisindeki karar ve yönelimlerin değerlendirilmesini içeriyor. Konferans sonuç bildirisini köşenize taşıdığınız için öncelikle teşekkür ederim.

Sayın Erdem…
Ben Tarhan Erdem’in Fransızca kökenli statü kavramının anlamını gayet iyi bildiğini ve fakat Kürt siyasetinin Kürdistan’a statü talebi ile neyi hedeflediklerinin Türk kamuoyunca anlaşılması için, “bir imza sahibi açıklasın” çağrısında bulunduğu inancındayım! Bu çağrınız içinde ayrıca mala te ava be!

Öncelikle “Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı”nın statü ile ilgili paragrafını tam olarak okuyucuya sunarak statüyü somutlaştıralım.
“Kürdistan halklarının kendi tercihleriyle statülerini (özerlik, federasyon, bağımsızlık gibi) belirleme hakkına sahip olduğunu, Kürdistan halklarının kendi kaderini tayın hakkının sadece Kürdistan halkının kararına ve onayına bırakılması Konferansımızda ortaklaşılan bir ilkedir. Konferansımız Kürdistan’ın bir statüsü olmadan Kürt sorununun nihai olarak çözülemeyeceğini karar altına almıştır” deniliyor. Demek ki Konferans, biri özerklik ya da federasyon (ki ikisi farklılıklar içermekle birlikte birbirine yakın önermelerdir) diğeri ise bağımsızlığa dayalı iki farklı statü tespiti yapıyor. Ve devamla bu iki ayrı statüden hangisinin “tercih” edileceği ise Kürdistan halkları özgür iradesiyle kendisi belirlemeli diyor.

Sayın Erdem…
Siz ve genel olarak mesele ile ilgili herkes biliyor ki, Kürdistan siyasal partileri (BDP, ÖSP, KADEP, HAK-PAR ile partileşmemiş yapılar) özerklik veya federasyon istiyorlar.

Yani:
I-Kürdistan’ın Anadolu ile ilişkisini ve Kürdistan halklarının Anadolu halkları ile ilişkisini federal bir yapı (statü) içerisinde belirlenmesini istiyorlar. İki coğrafya ve halklar arasındaki ilişkilerin, hak ve sorumlulukların anayasal metin başta olmak üzere bağlayıcı metinlerde ifadesini bularak Kürdistan’ın yasal, hukuki statüya (duruma) kavuşmasını istiyorlar.
Kürdistan diye bir coğrafya var, üzerinde milyonlarca Kürt / Kürdistanlı yaşıyor ama Kürdistan’ın, Kürtlerin temel yasal belgelerce durumu belirlenmiş yani fiili duruma adı konularak anılan bir statüsü yok! Sayın Erdem biliyor muydunuz Dünyada var olan ama resmen yok sayılarak statüsüz bırakılan tek coğrafya Kürdistan’dır ve sanırım tek halk da Kürtlerdir. Milyonlarca Kürt halen anayasa tarifine göre Türk sayılmaktadırlar! Kürdistan’ı Kürdistan, Kürdü ise Kürt olarak görmek yerine, ” Doğu ve Güneydoğu Anadolu” ve “Türk” olarak görüp dayatmak Türk rejimine özgüdür. Doksan yıldır yapılan budur. Doksan yıldır rejim elmaya elma değil karpuz deme misali olguyu adıyla çağırmama da ısrar ediyor!

II-Kürdistanlı siyasi yapılar statü talebi ile diyorlar ki; ey devlet, ey hükümet Kürt meselesini, Kürdistan meselesinden yani coğrafyasından kopartarak çözemezsiniz! Çünkü birini diğerinden ayrılmazsınız. Çünkü Kürdistan jeopolitiği son yıllarda olabildiğince aktif ve Kürdistan haritası hızla siyasal içerik kazanıyorken bu mümkün değil! Kısacası Kürt meselesini Kürdistan meselesinden kopartarak bireysel-kültürel haklarla sınırlı çözme ısrarından vazgeç! Bu çıkmaz sokaktır!
Ayrıca siyasallaşmış her coğrafyanın üzerinde kurulu devletlerin (federal, bağımsız) bir bayrağının olması bir yana; bir köyün, bir holding hatta küçük bir şirketin, bir spor kulübünün bile kendisini tarif eden ona kimlik kazandıran, ona diğerleriyle ilişkisini (durumunu, statüsünü) belirleyen unsurlardan biri olan bayrağı, flaması varken; Kürdistan’a ve Kürtlere bir bayrak neden çok görülüyor? Her şey bir yana Kürdün / Kürdistan’ın statüsüzlüğü utanç vericidir ve bunun sorumlusu cumhuriyet rejimidir! Kürdistan’ın kendisi var ve fakat adı ile statüsü yok! Kürdün kendisi var ve nihayet adı da artık kabul ediliyor ama statüsü ve bu statüye göre belirlenmiş hakları, sorumlulukları yok! Bu kabul edilebilinir mi?

III-Kürtler statü talebi ile Kürt halkının ana dilde eğitim – üretim başta olmak üzere kolektif siyasal, idari, ekonomik ve kültürel haklarının anayasa ile belirlenmesini istiyorlar! Örneğin şimdiki “Ulusal İstihdam Stratejisi” çerçevesinde hükümetin yaptığı gibi kamu kaynaklarını tek tek ve yandaş Kürt egemenlerine sunulması yerine, statüsü belirlenmiş ve orayı temsil eden, edecek olan Kürdistan yönetimine; yine tek tek Kürt öğrencisine imkân ve haklar sunmak yerine statüsü belirlenmiş Kürdistan eğitim sistemine; yani bireysel hak hukuk değil coğrafya ve halkın statüsünden kaynaklanan kolektif haklarının tanınmasını istiyorlar. Kısacası statü derken Türkiye federal sistemi içerisinde kendi özerk yasama, yürütme, yargı başta olmak üzere kurum ve işleyişi olan bir sistemi talep ediyorlar.

Sonuç olarak Türk devleti, hükümeti entelektüel damarı artık meselenin adını doğru koyarak çözüm aramalıdır. Mesele, Kürt, Kürdistan meselesidir, bunlar birbirinden kopartılarak çözümlenemez!
Saygılarımla. 21-06-2013

 

Sinan Çiftyürek
Özgürlük ve Sosyalizm Partisi
Genel Başkanı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir