BASINA VE KAMUOYUNA

I- Halklar, Kerkük ve “tartışmalı bölgeler”in Kürdistan coğrafyası olduğuna, 25 Eylül’de özgür iradeleriyle kararını verdiler. Kerküklü farklı halklar ve inançlar “Kerkük ortak kentimizdir ve coğrafik olarak Kürdistan’dır” diyerek her türlü tartışmaya noktayı koydu. Silah zoruyla bu gerçek değiştirilemez ve kabul edilemez.

II – Güneyli halkımız; tüm baskı, kuşatma, askeri tehditlere rağmen 25 Eylül’de bağımsızlık referandumu için sandık başına giderek %93 gibi bir oranla “evet” deyip özgür iradelerini dünya kamuoyuna ilan ettiler. Bölge devletleri, halklar ve dünya kamuoyu bu iradeye saygı duyup tanımalı. Herkesi, işgalci Irak rejimine ve bölgesel hesapları olan İran ile diğer sömürgeci rejimlerin, hak-hukuk tanımaz saldırganlıklarına karşı tutum almaya çağırıyoruz.

III – Irak, özellikle İran ve Türkiye, tüm ekonomik askeri baskılarına rağmen referanduma giden ve Kerkük dahil %93 oranla açığa çıkan bağımsızlık iradesi karşısında ürkmeye başladı. Çünkü mezhep ve etnik olarak tekçi İran-Türkiye’den farklı olarak hem etnik hem inançsal bakımından çoğulcu ve eşit temsiliyetli yani yeni referanslarla doğacak olan Kürdistan devleti onların “bekaları” için ciddi bir tehdit idi. Engellemek için harekete geçtiler, saldırı ve kuşatmalar devam ediyor.

IV – İran, önce YNK içindeki işbirlikçi grupla birlikte bağımsızlık referandumu öncesinde Kerkük valisi Necmettin Kerimi görevden alarak, Kerkük İl meclisine, “bağımsızlık referandumuna katılmıyoruz” kararını aldırarak darbe yapmak istedi ancak başarısız oldu, çünkü engellendi. Bağımsızlık referandumu sonucunu gören İran darbenin şeklini değiştirdi. “Doğrudan saldırmak Kürtleri birleştirirdi”, bunun yerine içerden bölme taktiğini YNK’li işbirlikçi kanat üzerinden 16 Ekim günü hayata geçirdi. Plana göre Irak ordusu ve Haşdi Şabi çeteleri Kerkük’ü kuşatacak, Pavel Talabani ve Lahur Şeyh Cengi gibi hain komutanlar da cephe de saf değiştirerek hem bozguna hem de PDK ile YNK arasında yeni bir brakûjîye yol açmak gibi birden fazla amaç edinmişti. Bu ikinci darbe planı maalesef tuttu ve Kerkük savaşmadan Haşdi Şabi çetelerine teslim edildi.

V – ABD ve müttefikleri, Suriye meselesinde belirsizlik devam edince Irak’ta nihai adıma yani Kürdistan’ın bağımsızlığına yanaşmadı. Buna bir kez daha emperyal çıkarların ön plana çıktığını da eklemek gerekir. Terazinin bir kefesinde haklı olan, haklılığını bağımsızlık referandumu ile de meşrulaştıran Kürdistan; diğer kefesinde ise Arap ülkeleri, İran ve Türkiye’nin oluşturduğu şer cephesinin ağırlık merkezi! Emperyalist ABD ve müttefikleri çıkarları gereği bu şer ittifakına yakın durdular. Özellikle ABD, Kerkük ve “tartışmalı bölgeler” konusunda Irak rejimi ile aynı dili kullanarak Peşmergenin 2014 öncesine çekilmesi yönünde bir siyaset izledi. ABD ile küresel güçler bu tutumla, 16 Ekim darbesinde, İran elinin Irak ve Kürdistan üzerinde güçlenmesine hizmet ettiler.

VI – PDK ve diğer Kürdistani partiler, YNK’nin yurtsever kanadı ile Brakûjîyi engelleyerek İran planın bu yönünü boşa çıkardılar. Ama tüm tartışmalı bölgeleri savaşmadan Haşdi Şabi çetelerine bırakmaları yanlıştır, sorgulanmalıdır. “İyi savunma hattı kuranlar savaşma ihtiyacı duymaz, iyi savaşanlar yenilmez, iyi yenilenler yıkılmaz” denilir. Tüm parçalarda ki halkımızın beklentisi, Irak ordusu ve Haşdi Şabi çetelerine karşı savaşıp kazanımları korumaktı bu “iyi bir yenilgiyi” içerse de!

VII – Her büyük olayın büyük sonuçları da olur. Kerkük üzerinden bağımsız Kürdistan hedefine karşı yapılan darbenin de ciddi sonuçları olacaktır. IŞİD ile savaş üzerinden Güney ile Rojava’da Kürdistan’ın sınırları çizildi. IŞİD’in Şii versiyonu Haşdi Şabi ile muhtemel savaşta iki parçanın birliği gündeme gelebilir. Başta Güney ve Rojava olmak üzere tüm Kürdistani yapılar buna hazır olmalıdırlar.

ÖSP olarak; son iki günden beri Güney Kürdistan’da yaşananlardan hareketle şu çağrı da bulunuyoruz:

“Peşmerge kaçtı-göçtü, savaşmaz” türünden propaganda hem yanlıştır hem ucu hepimize dokunur yapılmamalıdır. Peşmerge savaştan kaçmamıştır komutanların emriyle savunmaya çekilmiştir, bu tutum sorgulanmalıdır. Olaylara uzun soluklu ve serinkanlı bakılmalıdır. Halkımız uzun mücadele tarihinde çok zafer ve yenilgi gördü bu da yenilgilerden biridir ama eminiz ki kısa süre içerisinde bunun da altından kalkacaklardır. İnsanın/halkların doğasında vardır; zora düştükçe yeteneklerini sonuna kadar kullanır.

Halkımız ve siyasetimiz ihanetçileri affetmeyecek, beklentileri öncelikle YNK’nin kendi ihanetçi kanadını siyaset yoluyla tasfiye etmesidir. Önce siyaseten iç ihaneti YNK temizlemeli ve Kürdistan siyaseti iç birliğini düne göre daha sağlam kurarak yeniden harekete geçmelidir.

Diğer acil bir adım; Kerkük’te ki tablo bir kez daha gösterdi ki; Peşmerge ve istihbarat, partilere bağımlı olmaktan acilen çıkarılıp ulusal kurumsallaşma doğrultusunda yeniden şekillendirilmelidir.

Kürdistan halklarının, bağımsızlık hedef ve iradesi hiçbir engeli tanımadan yoluna devam edecektir, etmelidir. Herkesi bu hedefin arkasında durmaya çağırıyoruz.18.10.2017

 

Özgürlük ve Sosyalizm Partisi

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir