Gazze
Filistin meselesi dün İsrail ile Arap devletleri arası bir meseleyken, sonra İsrail ile FKÖ arası bir meseleye doğru geriledi. Şimdi ise Gazze işgali sürerken bile giderek artık HAMAS ile İsrail arası bir meseleye kadar daraldı!

Kürdistan’ın merkezinde bulunduğu Güneybatı Asya üzerinde 30 yıldır süren savaşın Rus-Ukrayna savaşı üzerinden giderek sönümlenmesi beklenirken, Hamas-İsrail savaşı ile yeniden alevlendirildi. Öyle ki dünyada Avrasya üzerinde süren hegemonya savaşında Doğu-Batı olarak iki ayrı kampa ayrılan küresel emperyal aktörlerin ayrışması, Rus-Ukrayna savaşı üzerinden daha çok derinleşti ve şimdi Hamas-İsrail savaşıyla takım tutar gibi tam bir kör kutuplaşmaya büründü.
Bu uzatmalı ve yenen-yenileni, savaşı-barışı net olmayan postmodern savaşın bölgesel düzeyde genişleyerek uzayacağının güçlü işaretleri var. Çünkü ABD/AB, 24 Şubat 2022’de Rusya’nın saldırısıyla başlayan Rus-Ukrayna savaşında Rusya’nın yorulmasını hedeflerken, şimdi de Rusya ve Çin, Hamas-İsrail savaşında ABD/Batı’nın yorulmasını hedefliyorlar. Böylece ABD/Batı’nın gücü ve dikkatleri dağılır, Ukrayna’ya desteği azalır ve Güneydoğu Pasifik’e müdahalesi zayıflar hesabı içindeler. Yani bu uzatmalı savaşta on binlerce çocuk, kadın, halk ölmüş, milyonlarcası evsiz-yurtsuz kalmış emperyalistlerin umurunda değil. Onlar emperyal çıkarları için stratejilerini uygulama peşindeler.
Bir aydır süren savaşı başlatan Hamas saldırısı İzzeddin El Kasım Tugaylarının becerisi ve İsrail’in güvenlik zafiyetini aşan boyutları olduğunu birçok parametre (koridor savaşları, ABD-Çin hegemonya hesapları) üzerinden okumak mümkün! Çünkü 7 Ekim saldırısının hemen ardından İsrail Başbakanı Netanyahu’nun hazır kıta “bu bizim 11 Eylül’ümüz, bölge coğrafyası değişecek” demesi ve ABD ile İngiltere savaş gemilerinin anında Doğu Akdeniz ve Basra Körfezi’ne doğru yola çıkmaları savaşa ilişkin bölgesel ve küresel aktörlerin bu savaştaki hesaplarını ortaya koymaktadır.
Çin’in İran ile ilişkiler üzerinden Ortadoğu’ya inmesi, özellikle Suudi Arabistan ile yaptığı ekonomik-ticari antlaşmalar ve önemlisi İran ve Suudiler arasında arabulucu misyon üstlenmesine kaygılanan başta ABD olmak üzere Batı harekete geçti. Çin’in “Kuşak ve Yol Girişim (BRI) projesine birden fazla ekonomik-ticari alternatif projeler geliştirildi. Gerek AB’nin Küresel Geçit Projesi ve gerekse Eylül 2023 G-20 zirvesinde kararlaştırılan “Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomi Koridoru” (IMEC) ile Hindistan, BAE, Suudi Arabistan, Ürdün, İsrail ve Avrupa arasında mal ve hizmetlerin geçişini sağlayan koridor. Bu alternatif koridor Çin-Hindistan rekabetini aşarak Rusya-Çin-İran’ın başını çektiği Doğu bloku ile ABD’nin başını çektiği Batı bloku arasında süren küresel enerji-ticari hegemonya savaşının yansımalarından biridir. Ayrıca İMEC, Hindistan’ı Avrupa’ya bağlamanın yanı sıra İsrail ile birden fazla Arap ülkesini kalıcı ekonomik ve ticari ortaklığa itiyor ki bu Çin-Rusya’yı rahatsız ediyor. Çünkü Çin ve Rusya’nın Körfez’e inme hesaplarını bozma potansiyeli taşıyor. Kısacası Hamas-İsrail savaşı bu koridorlar savaşından bağımsız gözükmüyor.

Filistin davası, İsrail ile Hamas arası bir meseleye doğru daralıyor!


Filistin meselesi dün İsrail ile Arap devletleri arası bir meseleyken, sonra İsrail ile FKÖ arası bir meseleye doğru geriledi. Şimdi ise Gazze işgali sürerken bile giderek artık HAMAS ile İsrail arası bir meseleye kadar daraldı! Arap ülkeleri seyirci. Bunun nedenleri üzerinde herkes düşünsün! Gazze’de süren işgal ve katliama karşı çıkan başta Lübnan Hizbullah’ı ile Yemen’deki Husiler (Ensarallah) olmak üzere İran destekli İslami örgütler. İran ve desteğindeki bu örgütlerin varlığı ve mücadelesi kendi hesaplarının yanı sıra İran’ın Tahran’ı Akdeniz’e bağlayacak Şii Hilali’ni oluşturma stratejinin bir parçasıdırlar. Ki gerek İran gerekse Hizbullah “kırmızı çizgimiz Gazze’ye kara savaşının başlatılmasıdır” deseler de savaşın bölgesel boyut kazanma tehlikesine karşı “bu Filistinlilerin kendi meselesidir bölge ile ilgisi yok” açıklamalarını yaptılar.
Dünya da sessiz! İsrail’in orantısız güçle Gazze’de sürdürdüğü sivil katliamla devam eden savaşı durdurmak için BM Genel Kurulu, Gazze’de “acil, kalıcı ve sürekli bir insani ateşkes” çağrısıyla, çatışmaların durdurulmasını talep eden kararını İsrail Dışişleri Bakanının adeta dünyaya meydan okuyarak alınan karara “alçakça çağrı” demesini kınıyoruz.

Türkiye’nin “Kalkınma Yolu Projesi” ile hedeflediği…


İMEC’ten dışlanan Türkiye ise alternatif olarak 1200 kilometrelik demir yolu ve otoyol ile Basra Körfezi’ni Ovaköy sınır kapısı üzerinden Avrupa’ya bağlayacak “Kalkınma Yolu Projesi”ni sunuyor. Türkiye’nin bu proje ile Kürdistan meselesine ilişkin stratejik hesapları var. Bu projenin kesinleşmesiyle birlikte Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni (KBY) Habur sınır kapısındaki ticari gelirine büyük darbe vurarak ekonomik ve ticari olarak kuşatmak istiyor. Ayrıca ve KBY ile Özerk Rojava arasında geçecek olan bu yol ile hem iki parça arasına yeni bir sömürgeci güvenlik koridoru hem de buna karşı çıkacak iki Kürdistan parçasına karşı Arap-Türk ittifakını yaratmayı hedeflemektedir. “Kalkınma Yolu Projesi” ile birlikte Türkiye’nin Irak ve Suriye’nin “istikrarını” gündeme getirip KBY ile Özerk Rojava’nın statülerinin ortadan kaldırılması, bu mümkün olmayacaksa etki ve yetki alanlarının daraltılması hedefliyor.

Sömürgeci-statükocu devletlerde, “Ya Kürtler aradan sıyrılırsa” korkusu!


Yıllardır Irak ve Suriye’nin “toprak birliği” deyip kendi birliklerini bu ülkeler üzerinden savunan İran ve Türkiye şimdi aynı yaklaşımla “Gazze-Filistin güvenliği bizim güvenliğimizdir” diyorlar.
İran bu söylemle hedeflediği Şii Hilali yol haritasının belli başlı karakollarını inşa etmenin yanı sıra Doğu Kürdistan’a muhtemel yansımaları engelleme çabasında. Türkiye devleti ise kurulduğu günden beri “Musul-Kerkük Misakı Milli sınırlarımız içinde” deyip Ortadoğu mevcut sınırlarını zaten kabul etmiyordu. Netanyahu’nun “Ortadoğu’yu değiştireceğiz” açıklamasından hareketle İran ve Türkiye’nin telaşa düşmesinin nedeni; “Ya Kürdistan kurulursa” korkusu!
Sömürgecilerin Kürtler aradan sıyrılırsa korkusu! İdlib, Efrin, Serêkanî, Girê Spî, Duhok kırsalına kadar sınırları fiilen değiştiren hatta idari, mali sistemini kuran Türk hükümetini ürküten “İsrail-HAMAS savaşı genişlediğinde Kürtler özellikle federal statüye sahip iki Kürdistan parçası lehine yeni fırsatlar yaratabileceğinden” hareketle Türkiye; bir yandan Özerk Rojava alt yapısı dahil aralıksız saldırılarını alenen sürdürürken diğer yandan diplomasi trafiğiyle Kürtler lehine muhtemel gelişmeleri engelleme peşinde.
Kısacası Hamas-İsrail savaşını da Kürdistan’dan algıladıkları tehdit üzerinden okuyup konumlanıyorlar. İran ve Türk dışişleri bakanları Ankara’da buluşma gündemi; İsrail-HAMAS savaşı ve özelde Kürdistan’a muhtemelen sonuçları! “Ukrayna için ayrı Filistin için ayrı standart olamaz” diyerek Batıyı eleştirenler gözündeki merteği görmüyorlar! I Sahi siz Kürdistan’da ne yapıyorsunuz?
Statükocu halka olarak Rusya ve Çin de; “ABD/Batı Ortadoğu’da yıpranırsa lehimedir” hedefinin yanı sıra esas Asya’da mevcut statükoyu savundukları için Hamas’a destek veriyor. Yani “Ya mevcut statüko Kürdistan halkasından kırılırsa ucu Moskova-Pekin’e dokunur” korkusunu taşıyorlar!

Filistin’e destek Kürdistan’a köstek politikasına hayır!


Türk sosyalist hareketinin önemli bir kesiminde Filistin’e destek Kürdistan’a köstek tutumu devam ediyor! Hamas saldırısı ile başlayan İsrail’in Gazze’ye saldırısı ile ağırlaşan İsrail-Filistin savaşında Filistin’i desteklerken Kobani’den Süleymaniye’ye süren Türkiye’nin saldırılarına sessiz kalmaktadırlar.
“Dünyada herkes kendi devletini kurabilir ama Kürtler kurarsa dört devlet parçalanır. Bu istikrarsızlık yaratır ve ABD emperyalizminin işine yarar” söylemi; Fars, Arap, Türk egemen siyasetinin yanı sıra “devrimci, sosyalist hareketinin de önemli bir kesiminde hakimdir. 22 Arap devletinin yanı sıra 23. devlet olarak Filistin devletini savunan bu güçler mesele bağımsız Kürdistan olunca “Kürtler kültürel bağımsızlığa sahip olabilir” ötesine geçemezler. Bu şoven tutum aşılmadan çözüm üretilemez.

Çağrı ve çözüm


Ortadoğu’nun iki temel sorunu olan Kürdistan ve Filistin meselesi çözümlenmeden bölgeye barış gelmez. Biz KKP olarak, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını başından beri savunduk savunuyoruz. İsrail’in başlattığı kara savaşına karşı Yahudi halkın elde Filistin bayrağı ile Tel Aviv ve ABD’de kendi devletinin saldırılarını protesto eden eylemleri çok önemli çünkü çözümün halkalarından biri buradan geçer.
İsrail ile HAMAS savaşının durdurulması bir yanıyla; Yahudi halkının Netanyahu’ya karşı içeride ve dışarıda başlattığı mücadeleyi büyütmesi ile eş zamanlı Filistin özelde Gazze halkının da aynı süreçte Hamas’a başkaldırmasına bağlı.
Kürt halkının da Türk, Fars, Arap aydın ve halkına çağrısı var; kendi devletlerinin içeride, sınır ötesinde Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne ve Özerk Rojava’ya dönük izlediği savaşa karşı tutum alın!
Netanyahu ne yaparsa yapsın hatta Gazze’yi bile alsın Yahudi halkı ondan hesap soracaktır. Mesele Filistin halkının da İran’ın bölgedeki vurucu gücü haline gelen Hamas ve İslami Cihat örgütünden hesap sorması! Sorunun çözümünün diğer halkası budur. Ve üçüncüsü bölge üzerindeki emperyal hesapların etkisizleştirilmesidir.

Kürdistan Komünist Partisi Bülteni / Sayı: 2 / 14.11.2023

bulten2-web

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir