okullar açılıyor
Gerçekten eğitimde “Türkiye yüzyılı maarif modeli”mi yoksa eğitimde yüzyılın çöküşü mü? 22 yıldır iktidarda olan bir iktidar kendisinden önce zaten kötü olan Kemalist eğitim sistemini her açıdan daha da kötüleştirerek eğitimde yüzyılın çöküşüne imza attı.

2024 – 2025 eğitim-öğretim yılı büyük sorunlarla birlikte başlıyor. Her yeni eğitim öğretim yılı bir önceki yılı aratır durumda. Eğitim-öğretim başta anadilde eğitim yasağı olmak üzere, gerici ÇEDES programından “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” müfredatına, yetersiz öğretmen sayısından eğitimdeki fırsat eşitsizliğine dek birçok sorunla yüklü.

Gerçekten eğitimde “Türkiye yüzyılı maarif modeli”mi yoksa eğitimde yüzyılın çöküşü mü? 22 yıldır iktidarda olan bir iktidar kendisinden önce zaten kötü olan Kemalist eğitim sistemini her açıdan daha da kötüleştirerek eğitimde yüzyılın çöküşüne imza attı.

Geçtiğimiz yıl gerici ÇEDES programını uygulamaya sokan aynı iktidar bu yıl da “Türkiye yüzyılı maarif modeli” uygulamasıyla eğitimin sorunlarını gidermeden çok sorunları daha da büyütmekte. İktidarın bu yeni müfredatı, eğitim-öğretimi Türk-İslam sentezine boğmaktan öte birşey ifade etmiyor.

Dünden bugüne Türkiye’de eğitim sistemi her gelen bakanın gönlünü hoş tutmak adına binlerce gencin hayali, emeği, çabası hiçe sayılarak sürekli bir değişime tabi tutuldu. Peki bugün eğitim sistemi ne aşamada düne göre daha mı iyi? Konum itibariyle dün ile bugün arasında verilen eğitim başarımız gerçekten bu değişiklikler ile daha ileri bir seviyeye taşındı mı? Türkçe, matematik, sosyal bilgiler ve fen bilimleri gibi temel derslerde başarı istatistikleri ülke geneli yükseldi mi? Sorun eğitim de mi sistemde mi?

Program ve içerik olarak baktığımızda günümüz programı son derece seyreltilmiş kültürel anlamda daraltılmış, yaşama dair pratikten yoksundur. Eğitimde fırsat eşitliğinin ayaklar altına alındığı özel okulların sayısının her geçen yıl artması ile kanıtlanmaktadır. Aynı eğitime tabi tutulmayan öğrenciler aynı sınava girmeye tabii tutuluyorlar. Özel üniversiteler ve devlet üniversiteleri arasındaki taban puanları iktidarın kapitalizme olan tutkusunun açık göstergesidir. Özel okullarda ortalamaları şişirilmiş bir şekilde sınava giren ve devlet liselerinde ise bunun aksinin yaşandığı iki ayrı öğrenci tipi bu ortalamanın ciddi bir katkısının olduğu üniversite sınavına beraber girmektedir. Böylece eğitimde özelleşme eğitim kalitesini düşürdüğü gibi eğitimde fırsat eşitliğini de ortadan kaldırmaktadır. Maddi olarak yeterli olmayan öğrenci daha fazla net ve daha fazla emek ile burjuva çocuklarının gerisinde kalmaktadır.

Böylesi bir sistem de eğitimde fırsat eşitliğinden bahsetmek hatta programa “Tüm politika ve uygulamalar, eğitim hakkının kullanımını ve fırsat eşitliğini sağlamak amacıyla uygulamaya geçirilir. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli; öğrencilerin inanç, kimlik ya da sosyoekonomik durumları nedeniyle dezavantajlı olmadığı bir öğrenme süreci tasarlar ve bu farklılıkları dikkate alarak olası dezavantajları giderici tedbirlerle herkes için adil bir eğitim sürecini tahkim eder.” diye dahil etmek tam anlamıyla gülünçtür.

İktidar eğitimi gericileştirmekle uğraşacağına miyonlarca yoksul çocuğu nasıl okutacağına kafa yormalıdır. Asgari ücrete çalışanların tüm çalışanlar içerisindeki oranı % 60. 17.002 liraya çalışan işçi sofrasına ekmek mi alsın, çocuğa kalem, defter mi alsın!

Eğitim sistemindeki bir diğer fırsat eşitliğinin yok sayıldığı bölüm ise sistemin ana dilde eğitim gibi temel insani haklardan yoksun olmasıdır. Ana dili Türkçe olmayan çocuklar (başta Kürt çocukları olmak üzre) uzun bir süre ilkokulun 2-3 yılını temel düzeyde Türkçe öğrenmekle geçiriyorlar ancak ortaokul 7-8. sınıflara kadar bu dili yetkin bir şekilde kullanmaya başlıyorlar ve sonrasında LGS sınavında herhangi bir fark yokmuş gibi ana dili Türkçe olan biriyle aynı sınava giriyorlar. İktidar bir an önce başta Kürt çocuklarının olmak üzere ana dili Türkçe’nin dışında bir dil olan bütün çocukların yaşadığı mağduriyeti gidermelidir. Bunun için de iktidar biran önce şu adımları atmalı; 1- Kürtçe eğitim hakkı tanınarak anayasal güvence altına alınmalı, 2- Kürt Dil Kurumu resmi olarak kurulmalı 3- Kürt kimliğine yönelik inkar ve asimilasyon sona erdirilmelidir.

Kürdistan Komünist Partisi (KKP)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir