7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP’nin Iğdır’dan Urfa’ya uzanan başarısının ardından toplanan Milli Güvenlik Kurulu (MGK), “eyvah etrafım Kürdistan ile çevrildi” deyip sınır kentlerine yönelik uygulayacağı özel savaş planı hazırladı.

a – 31 Mart seçimleri özellikle Kürdistan’da özel savaş konsepti altında yürütüldü. Öyle ki tek parti iktidarını aratan uygulamalarla yüzleştik. Devletin böylesine sivil-askeri kurumlarıyla seçime, özelde Kürt muhalif partilere müdahil olduğu bir seçim bugüne kadar yaşanmadı. Bu iklimde muhalefetin eli kolu bağlanırken Cumhur İttifakı propaganda çalışmalarını tek kale maç yürüttü.

b – 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP’nin Iğdır’dan Urfa’ya uzanan başarısının ardından toplanan Milli Güvenlik Kurulu (MGK), “eyvah etrafım Kürdistan ile çevrildi” deyip sınır kentlerine yönelik uygulayacağı özel savaş planı hazırladı.

Belirlenen strateji, Kuzey Kürdistan ile Rojhılat-Güney-Rojava Kürdistan sınırları boyunca şekillenen Kürdistan haritasını kabul edilemez görüp özel bir konsept geliştirdi. Kuzey ile diğer parçaların siyasi-kültürel-askeri geçiş ve bağlantıları zayıflatma-kesme hedefiyle alınan tedbirlerden biri, sınırda beton duvarın yanı sıra asker kalkanından oluşan canlı duvar örmekti. Diğeri ise, Kürt siyasetinin sınır kentlerindeki siyasal etkisini zayıflatmak olarak belirlenmişti. Son üç dört yıldan beri hazırlıkları sürdürülen bu plan en net 31 Mart’ta sınır boyunca yürürlüğe konulduğunu gördük.

MGK özel savaş konseptinin sınır kentlerinde uygulanmasında MHP lideri Devlet Bahçeli siyasi sözcülüğü üstlenirken, iktidar partisi AKP bunun icra kurumuydu. Devlet partisi olarak ikisi de 31 Mart’ta MGK planını sivil ve askeri güçlerinin desteğiyle yürürlüğe koydular.

c – Daha önceki toplantılarda Kürdistani ittifakın temsilcilerine sunduğumuz Devlet Bahçeli’nin şu mesajlarının ne HDP ne de Kürdistani İttifakça yeterince dikkate alınmadığı inancımızı belirtmek istiyoruz.

Ne diyordu Bahçeli;

Bahçeli devlet aklıyla ve açık konuşarak peş peşe üç önemli mesaj vermişti;

“Eğer kayyum yerlerini tekrar alırlarsa bazı talepleri derinleşecek. Bu da Türkiye’yi başka bir noktaya doğru götürür. Bunun önlenmesi için de aşiretleri devreye sokalım”!

“Bu seçimde Güneydoğu’da alınacak oylar çok önemli. Orada 101 belediyeye kayyum atandı. Şimdi o parti oralarda yine kazanırsa bu çok kötü olur. Çıkarlar, bunu plebisit gibi sunarlar”!

“Kayyumla atanmış belediyelerde diğer siyasi partilerin mutlaka HDP’nin tekrar kayyum öncesine dönebilecek bir yerel yönetim yapılanmasına müsaade etmeyecek sağduyu ortaya koyması lazım” diyordu!

Bahçeli, MGK kararlarının sözcüsü olarak, Kürt siyasetini engellemek için her yolu mubah gören devlet stratejisini açıklarken, sadece aşiretler değil devletin topyekun sivil-askeri gücü ile istihbaratı devreye sokulmuştu.

Kürdistan’da HDP devlet partisi ile özel savaş şartlarında mücadele etti derken hareket noktamız bunların bütünü. Ayrıca HDP ve Kürt siyaset kadrosunun, 7 Haziran 2015 sonrası MGK yönelimlerini ve bunun şifrelerini taşıyan Devlet Bahçeli’nin devletin aklı ve stratejisini yansıtan mesajlarını doğru okumadığını, okunsaydı bilinçli ön hazırlıkla daha az hasarla süreç atlatılabilinirdi.

d – HDP’nin 31 Mart 2019’da kaybettiği 17 ilçenin 13’ünün Urfa-Mardin-Şırnak-Hakkari-Van-Iğdır-Kars’ta yani sınır kentlerinde olmasına;

Birincisi MGK planının ışığında bakılmalı. Zorla el değiştirilen sınır kentlerinin özelliklerinden biri; olağanüstü siyasi ve askeri basınç altında sindirilip nefes alamaz hale getirilmiş kentte, birkaç bin polis ve asker oyuyla sonuç alabilecekleri küçük kentlerde yaşanmış olması tesadüf değil. Çünkü devlet partisinin özel savaş konseptinin bugün esas sonuç almayı hedeflediği yerler buralardı.

İkincisi; özel savaş konseptinin devlet partisi eliyle yürürlüğe konulan en ağır icraatları bile başta HDP olmak üzere hepimizin eksik ve yanlışlarının üstünü örtmez, cesaretle kendi eksik ve yanlışlarımızın üstüne gidip halkımıza hesap verme bilinciyle özeleştiri vermemiz gereken noktalarda asla geri durmamalıyız.

e – Bu süreçte Türk ulusal medyası da devlet konsepti çerçevesinde HDP’ye, Kürt siyasetine kör-sağır-dilsizdi. Parayla reklamlarını bile almayacak kadar karşıydı.

f – Bu şartlar altında HDP belli bir güç kaybetti daha doğrusu devlet partisi zoruyla kaybettirildi ama ezilmedi hatta bazı yerlerde hem oylarını arttırdı hem ayrıca kendine kaybettirene de Batı’da kaybettirdi. Yine bütün bu özel savaş konseptinin uygulamalarına rağmen, HDP ve Kürdistani İttifak elinden geleni yapmış, halkımız da duruşundan geri adım atmayarak Diyarbakır, Van, Batman, Mardin başta olmak üzere birçok kente oylarını artırarak kazanıp kayyumları göndermiştir. 

g – Cumhur ittifakı, “beka” ve tehdit algılamasında Kürdü/Kürdistan’ı hedef göstererek Kürde kaybettirmeyi hedefledi ve devlet zoruyla bunu kısmen başardı ama Kürt de kararlı ve bilinçli duruşuyla 25 yıllık Erdoğan iktidarın sonunun başlangıcını hazırladı.

31 Mart 2019 sonuçları gerek Türkiye geneline ilişkin gerekse Kürdistan özeline dönük siyasal mesajlarla yüklüdür.

I – İktidar kanadı açısından bakıldığında.

Her yükselişin bir düşüşü vardır kuralı Erdoğan için de işlemeye başladı. Ve bunda Batıdaki Kürt halkının iradesinin belirleyici rolü olmuştur. Başta İstanbul olmak üzere üç büyük kent ile diğer metropollerin kaybedilmesi Cumhur İttifakı liderlerinin kimyasını bozmuştur. Bunu görmek için Erdoğan ve Bahçeli’nin iki gündür yaptıkları açıklamalara bakmak yeterlidir. Cumhur İttifakı ne edip edip İstanbul’u almak istiyor! Ankara’yı da İstanbul ile birlikte sayım gündeminde tutması, CHP ve kamuoyuna ölümü gösterip sıtmaya razı etme hesabıdır.

Cumhur İttifakı, halkların yaşamsal önemdeki ekonomik, sosyal gündemleri üzerinden propaganda yapmak yerine “beka, terör, Kürdistan yok” gündemi gibi toplumun özellikle de muhafazakar kesimin yerleşik korkularını kullanmayı tercih etti. Bununla AKP ve MHP’nin fanatik çekirdek kitlesi dışında etkili olmadı tersine bu yönelim Millet İttifakının işine yaradı.

Yani Cumhur İttifakı “beka, terör, Kürdistan yok” propagandasının dışında kendisinin ne yapacağını anlatmak yerine “bu bölücü HDP’nin önü kesilmezse nasıl tehlikeli olacağını; Millet İttifakının özellikle de CHP’nin bu bölücülerle birlikte hareket edip beka meselemizi ağırlaştırdıklarını” anlatmakla yetinmesi karşılık bulmadı.

AKP/Erdoğan, seçim sonuçlarına baktığında İstanbul, Ankara, Çukurova, Antalya… CHP’ye kaptırmasında Kürtlerin belirleyici rolü olduğunu görüp bir siyasi uzlaşıya mı döner yoksa MHP ile mezara kadar devam mı diyecek? Daha belli değil. Belli olan, AKP ne zaman seçimi tek başına alabileceğine inansa o gün seçim yapar, yoksa 4 yılı bekleyecek, tabi siyaset denklemi beklemesine izin verirse.

II – Sistem Muhalefeti (Millet İttifakı) açısından bakıldığında

CHP/Kılıçdaroğlu uzun yıllardan sonra Kürtlerin önemli desteğiyle makus talihi yenerek 31 Mart seçimlerinin galibi partisi oldu. Kürt kitlesinin Batı’da CHP adaylarına yönelmesinde HDP ve Demirtaş çağrısının yanı sıra Süleyman Soylu’nun başta Kürt siyaset kadrosuna olmak üzere kullandığı tehdit dili ve üslubun da katkısı oldu. Şunu da eklemek lazım.

CHP’nin İstanbul-Ankara-Antalya-Adana-Mersin… vb. kentleri kazanmasında; Urfa ve Adıyaman’da SP’nin ciddi oy almasında HDP kilit rol oynadı. Buna karşın CHP ve SP’nin Kürdistan’ın kritik il-ilçelerinde HDP’yi desteklemediği görüldü. Hatta SP ve CHP Kürdistan’da her yerde seçime katılarak bazı kentlere HDP’nin kaybetmesine neden oldular.

Öyle ki Batman’da Beşiri, Ağrı’da Tutak, Bitlis’te Hizan ilçelerini HDP’den SP aldı. CHP’de de benzer durumlar var. Bu tutum irdelenmeli. Özetle CHP ve SP; Bahçeli’nin “kayyumla atanmış belediyelerde diğer siyasi partilerin mutlaka HDP’nin tekrar kayyum öncesine dönebilecek bir yerel yönetim yapılanmasına müsaade etmeyecek sağduyuyu ortaya koyması lazım” beyanına paralel tutum almaları değerlendirilmelidir.

III – HDP ve genelde Kürt siyaseti de aynayı yanlışlarına, eksiklerine cesaretle tutmalı.

Kurdistan’da HDP’ye, Kürdistani ittifaka halkımızın verdiği mesaj nedir? Devlet Partisinin özel savaş konseptiyle sınır kentlerdeki politika ve icraatlarını biliyoruz. Seçim sonuçları üzerine halkımıza özeleştiri ve hesap vermeyi tartışırken Devlet merkezli Kürtlere dayatılan özel savaş konseptinin altını çizerken, HDP/Kürdistani ittifak ve genelde Kürt siyaseti de “nerede yanlış yaptık?” sorusuna yanıt aramalı.

Şunun da altını çizelim; Devlet partisinin özel savaş konseptiyle el değiştirilen sınır hattındaki il-ilçelerimizin Kürdistan ulusal özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinde en duyarlı en ağır bedel ödeyen kentlerimiz olduğunu bir an olsun unutmadan aynayı kendimize de tutalım ve yapılacak özeleştiriden kaçınmayalım.  

Bir; Nasıl bir belediyecilik hem bugün hem gelecek açısından kilit önemdedir. Bizim gördüğümüz HDP propaganda süreci boyunca nasıl bir belediyecilik yapacağını özellikle geçmiş belediyecilikten farklı ve ileri olarak neler yapacağını ya hiç anlatmadı ya da çok az değindi. Daha çok Erdoğan ve Cumhur İttifakına siyasal yanıt ağırlıklı bir propagandaya şahit olduk.

Önerimiz, hizmet belediyeciliğinde HDP aynayı cesaretle kendine/geçmiş belediyecilik deneyimine tutmaya çağırıyoruz. Bu tartışmaya açılmalıdır.

İki; Diyarbakır, Van, Mardin, Batman gibi şehirler ile büyük ilçelerde ilk elden halka yoksul halka verilecek sıcak ve kucaklayıcı mesaj olarak; tamamıyla bedava olmasa da mutlaka kitle ulaşımını ve suyu ucuzlatacak adımlar atmalıdır. Yanı sıra ücretsiz kreş ve sosyal yardımların güncellenmesi ile ucuz kaliteli halk ekmeği üzerinde durmalıdır. Bunu doğrudan en geniş toplantılarla halkla tartışmalı, kaynak dahil halkla birlikte tartışıp çözüm aranmalıdır.

Üç; Belediye başkan ve yöneticilerinin kapıları gerçekten halka açılmalıdır. Ve istisnalar hariç tüm makam araçları kaldırılmalıdır. Halkın belediye başkanları halkın içinde ve halkla birlikte kitle ulaşımını kullanmalıdır.

AKP, İYİ Parti, CHP hatta MHP adına seçilen belediye başkanlarından bazıları bu konuda yeni örnekler sunmaları ilginçtir. Örneğin;

“Rize’nin Fındıklı Belediyesi’nde yeni Belediye Başkanı CHP’li Ercüment Şahin Çervatoğlu’nun mazbatasını alır almaz ilk olarak makam odasının kapısını sökmesi” ve Makam kapısını neden söktüğünü ileri sürdüğü şu gerekçe manidardır; “Yöneticiler seçilmeden önce halka gidiyor, seçildikten sonra ulaşılmaz oluyor”!

“CHP’li Çervatoğlu yerel seçimlerin ardından kapısını söktüren 5’inci belediye başkanı oldu. Diğer isimler ise şunlar; Kahramanmaraş Ekinözü Belediye Başkanlığına seçilen AK Partili Bilal Eker, Pazarcık Belediye Başkanlığına seçilen AK Partili İbrahim Yılmazcan, Sinop Ayancık Belediye Başkanlığına seçilen CHP’li Hayrettin Kaya ve Amasya Belediye Başkanlığına seçilen MHP’li Mehmet Sarı…

Yozgat Yerköy Belediye Başkanlığı’na seçilen İYİ Parti’li Ferhat Yılmaz, makam koltuğunu kaldırıp tahta sandalyeye otururken, Elbistan Belediye Başkanlığına seçilen AK Parti’li Mehmet Gürbüz makam koltuğunu belediye önünde ateşe verdi”!

Mazbatasını alarak Kuşadası Belediyesi Başkanlığını devralan yeni belediye başkanı Ömer Günel, ilk talimatlarını verdi;

“Seçim sürecinde hemşerilerime verdiğim sözleri tek tek yerine getireceğim. İlk talimatım makam odasına ayrı bir giriş sağlayan asansörün kaldırılması ve makam araçlarının kademeye çekilmesidir. Ben Kuşadası’nın Belediye Başkanı olarak sizlerin içinde olacağım. Benim makam odam mobil olacak. Tüm amir, müdür ve başkan yardımcılarına tahsis edilen makam araçları da belediye kademesine çekilecek” diyor.

Bu eğilim güçlenirken HDP’li belediyeler ne yapacak?

Dört; ayrımsız tüm halklara, tüm siyasal eğilimlerden işçi, emekçi, işsiz halka ve tüm inançlara her konuda eşit yaklaşım ışığında ayna geçmiş Kürt/Kürdistan belediyecilik pratiğine tutulmalıdır.

Beş; HDP belediyelerini mali gelir-giderleri halka aylık, yıllık olarak şeffafça açıklayan bir işleyişi başlatmalıdır. Bu çağırımızda ısrar ediyoruz.

Altı; HDP’nin Yerel Yönetimler deklarasyonunda yer alan doğrudan demokrasiyi uygulamaya somutta halkla ile birlikte karar birlikte icra prensibini uygulamaya çağırıyoruz.

Yedi; Sadece ittifak belediyeleri için değil tüm HDP belediyeleri için görüş ve önerileriyle bir Danışma Meclisi misyonuyla çalışan ve Kürdistani İttifak partilerinden oluşan bir kurul ya da komisyon oluşturulmalı. Bu kurul/komisyona belli sayıda uzman kadrolarda alınabilir.

IV – Kürdistan Yerel Seçim İttifakı neyi hedefledi, ne oldu, ne yapacak?

Bu konuda ilk elden şunlara işaret edilebilir;

Bir; 31 Mart seçim pratiği farklı açılardan Kürdistani İttifakın korunup geliştirilmesi görev ve sorumluluğunu önümüze koymuştur. Kürdistani İttifakla, Kürt siyasetinde 40 yıllık soğuk savaş duvarında önemli bir gediğin açılması adımı başlı başına tarihi önemdedir ve kıymetini bilip geliştirmeliyiz. Bilmeliyiz ki 40 yılın ön yargılarını zamanla ve pratiğin içerisinde kırabiliriz. Bu açıdan HDP MYK’sının; “Kürt partileri ile yerel seçimlerde yaptığımız ittifak ile de demokratik ulusal mücadele birliğinin önemi bir kez daha teyit edilmiş ve güçlendirilmesine dair toplumsal mesaj verilmiştir. Bu yönde atılan adımların geliştirilmesi, önümüzdeki dönemin mücadelesi açısından büyük önem taşımaktadır” belirlemesi yerindedir.

İki; Dün “yerel seçimlerde illaki ortaklaşmanın yolunu bulmalıyız” dedik ve bulduk. Bugün ise yerel seçim sonrası süreçte ve pratiğin içinde ittifakı adım adım büyütüp kalıcılaştırmanın yolunu bulacağız diyebilmeliyiz. Yani yerel seçimlerle sınırlı geçici ittifakı süreçte kalıcı ittifaka doğru büyütmeyi hedefleyelim ama asla acele etmeden ve erken-sakat doğuma izin verilmeden pratik deneyimler üzerinden yürüyerek zemini olgunlaştırılmalı.

Üç; İttifak belediyelerinde uyumlu ve dinamik ortak çalışmaya odaklanarak; genelde yerel yönetimler politikalarının belirlenmesinde ve pratiğinde ortak alanı büyüterek Kürdistani İttifakın varlığını önce koruyalım sonra ağır ağır ilerleyip safları genişletmesi hedeflenmeli.

Dört; “Kürt sorununun barışçıl çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için Meclis halklarımızın ortak çıkarını ve geleceğini esas alacak bir işlerliğe ve siyasal işleve kavuşturulmalıdır. Bu temelde bütün siyasi partilerin içinde yer alacağı bir çözüm ve diyalog komisyonu kurulmalıdır” şeklindeki HDP MYK önerisi önemli olup Kürdistani ittifak olarak pratikleştirilmelidir.

V – Halfeti özeline ilişkin

Halfeti ilçesi 2014 yerel seçimlerinde %58 ile belediyeyi almasına rağmen bu seçimde tam tersine %37 ile kaybetti. Yani %20 gibi bir kaybı var ki bunun nedenleri üzerinde ayrıntılı durulmalıdır. Halfeti’nin, devlet partisinin özel savaş konsepti içerisinde olduğu biliniyor, ek olarak aşağıda KKP Seçim komisyonu değerlendirmeleri de göz önüne alınmalı. Özetle;

1- 2014 yerel seçimlerinden sonra seçmene geriye dönüş olmamış dolaysıyla bu durum seçmende bir kırgınlık yaratmıştır.

2- Köy ve mahallelerde temsilci veya meclisler oluşmamış, kalıcı, sağlıklı ilişkiler geliştirilememiştir.

3 – Halfeti ittifak belediyesiydi ve merkezi olarak anlaşmamıza göre KKP’den 4 kişi belediye encümen adayı olarak listenin ön sıralarında yer alacaktı. HDP yerel parti örgütünde “yerel dengeleri gözetmeliyiz” ısrarıyla bizden sayının azaltılması talep edilmiş ve bunda anlaşmıştık. Ancak seçim sonuçları bu yerel denge arayışını tam isabetli belirlenemediğini gösterdi.

4- Dört binin üzerinde seçmenin taşıma işlemlerinin bilinmesine rağmen gerekli önlemler alınmamış genel merkez ve il yönetimi bunun üzerinde durmamış, duruma müdahale etmemiştir. Ayrıca öbür ilçelere oranla Halfeti’ye çok az zaman ayrılmıştır. Hem “Halfeti bizim için çok önemli” denmiş hem bunun tam aksine genel merkez ve il yönetimi seçim çalışmalarına hemen hemen hiç müdahil olmamıştır.

5- Sağlıklı bir sandık görevlileri listesi oluşturulmamış bazı sandıklar boş bırakılmış ya da kimi görevliler parti aleyhine çalışmışlardır.

6 – Kıskaca alınan mahalle muhtarları üzerinden çalışmalar yapılmamış, bile bile bazı mahalle muhtarlarının AKP’ye yaltaklanmalarına sessiz kalınmıştır.

7 – Devletin Halfeti sivil ve askeri yönetim yapısının 7 Haziran 2015 sonrası belirlenen özel savaş konsepti gereğince çok önceden başlattığı Halfeti’ye ilişkin ön hazırlıklar son iki ayda yoğunlaştırılarak sürdürülmüştür. Öyle ki HDP/KKP seçim çalışma grupları hangi mahalle, semt, evde birileriyle görüşse illaki o akşam sivil ya da güvenlik birimlerince ilgili şahıs, şahıslar ile ya evinde ya da başka yerlere çağrılıp görüşülmüş ve tehditler eşliğinde sindirilmiştir. Bu durum her gün yaşanılmasına rağmen yetirence karşı tedbir alınmamış.

8 – KKP ile HDP seçim komisyonları arasında ilk günlerdeki soğukluk pratik çalışma içerisinde aşılmış ve giderek pratik mücadelede uyum, dostluk, yoldaş sıcaklığı kurulmuştur.

06 Nisan 2019

Partiya Komunîst a Kurdistan (KKP)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir