Türkiye siyasi tarihi kolay kolay silinmeyecek insanlık dışı kara lekelerle doludur. 19 Aralık 2000 yılında devlet marifetiyle meydana getirilen kara lekelerden biri de tariflere sığmayacak orantısız bir güçle “Hayata dönüş” adı altında organizeli saldırıdır. Devrimci tutsaklara dönük 19 Aralık operasyonu bir kez daha kınıyor ve lanetlerken, siyasal mücadeleden koparılıp alınan yoldaşlarımızın anıları önünde saygıyla eğiliyoruz!

Türkiye siyasi tarihi kolay kolay silinmeyecek insanlık dışı kara lekelerle doludur. 19 Aralık 2000 yılında devlet marifetiyle meydana getirilen kara lekelerden biri de tariflere sığmayacak orantısız bir güçle “Hayata dönüş” adı altında organizeli saldırıdır. Devrimci tutsaklara dönük 19 Aralık operasyonu bir kez daha kınıyor ve lanetlerken, siyasal mücadeleden koparılıp alınan yoldaşlarımızın anıları önünde saygıyla eğiliyoruz!

2000 yılı sonbaharında hapishanelerde koğuş sisteminin yerine getirilmek istenen F-tipi cezaevi uygulamasına karşı çıkan siyasi tutsaklar 19 talep öne sürerek süresiz açlık grevine başladılar. 20 Ekim’de başlayan açlık grevinin 45. gününde ölüm orucuna dönüştürüldü ve bunun üzerine 19 Aralık 2000’de 20 cezaevinde aynı anda “Hayata Dönüş Operasyonu” adıyla bir katliama başlandı. 3 gün süren operasyon sonucunda 30’u ölü, yüzlerce devrimci yaralanmış, 2 asker de jandarmanın silahlarından çıkan kurşunlarla can vermişti.

Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit operasyonu, “teröristleri kendi terörlerinden kurtarma” olarak tanımlaması koca bir yalandan başka bir şey değildi. Asıl mesele; cezaevi idareleri, mülki amirler, cezaevi savcıları büyük oranda devre dışı bırakılarak operasyonların tamamen Milli Güvenlik Kurulu’nun emir ve talimatları temelinde yapılması operasyonunu yöneten Albayın tek cümlelik açıklamasında yatmaktadır: devlet otoritesinin tesis edilmesi!

“Teröristleri kendi terörlerinden kurtarma” yalanı, 22 Aralık 2000 günü sonunda devletin “teröristlerin” elinden kurtarmış olduğu(!) kişileri asla salıvermediği gibi “operasyona”, “devletin güvenlik güçlerine karşı koydukları” adı altında onlarca yaralı tutsağın cezalara çarptırılmalarının yanı sıra Veli Saçılık arkadaşımıza yapılanla açığa çıkmıştır. Asıl o gün devletin; öldürdüğü ve öldüremeyip devrimci tutsaklara sıktığı sıvı yanıcı gazlarla vücutlarında kalıcı hasarlar bırakma, orantısız şiddetle Veli Saçılık arkadaşımızın kolunu omzundan koparma saldırganlığıyla asıl teröristin kendisi olduğunu ne biz sosyalist ve komünistler ne de halkımız/halklarımız asla unutmayacaktır.

Halkımızı/halklarımızı; “devlet otoritesinin tesis edilmesi” üzerinden yıllarca sömürgeci güçlerin, kapitalist sermayenin halkımıza dönük ceberut uygulamalarına canları pahasına tutum alan devrimcilere sahip çıkmaya, bizlerle örgütlü davranmaya çağırıyoruz!

Kürdistan Komünist Partisi – KKP

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir