Yaşanan işçi cinayetlerinde işverenler sorumludur, dahası suçludurlar ama gerekli denetimleri yapmayan devlet-hükümet de sorumludur.

Ermenek maden işçilerinin ne olacağı, bu saatten sonra sağ kurutulup kurtulamayacakları gibi koca bir sorunun yanıtı aranırken; işçi aileleri başta olmak üzere toplumun acılı bekleyişi sürerken; yer altından gelecek bir sevinç haberini beklenirken; Isparta’dan acı haber geldi. Tarım işçilerini taşıyan Midibüs devrilmiş çoğunluğu kadın 18 işçi ölmüş ve 27 işçi de yaralanmış. İki gün önce de asansörde asılı kalan inşaat işçisi düşüp ölmüştü! 31 Ekim yanı bugün ise, Maraş’ın Göksun İlçesi’nde ise termik santralde çalışan mühendis ve işçileri taşıyan midibüs şarampole yuvarlanmasıyla 4’ü ağır 23 kişi yaralandı. Aynı gün bu kez Denizli’de bir minibüsün tekstil işçilerini taşıyan minibüsle çarpışması sonucu 7 işçi yaralandı.

Bu gidişle Türkiye Cumhuriyeti yerine adına “İşçi Cinayetleri Cumhuriyeti” demek gerekecek!

 

Isparta’nın Yalvaç ilçesinden Gelendost’a elma toplamaya giden çoğun kadın 45, işçi en fazla 20 – 30 arası insan alabilen “eski model” bir midibüse bindirilince yine olan oldu! Midibüs  “ağır yükten freni” patlaması sonucu devriliyor. Tam bir facia! Evine bir lokma ekmek getirmek için çalışmaya giderken ihmal sonucu ölen çoğu kadın işçinin hesabını kim verecek?  

Hergün “grizu patladı”, “madende çökük yaşandı”, “maden ocağını su bastı”, “asansör düştü”, “asansörden düştü”, “iskele çöktü”, “barındıkları çadırlar yandı”, “traktör römorku devrildi”, minibüs uçuruma uçtu”, “lastiği, freni patladı”,  vb. basit ve insan aklıyla alay eden nedenlerle yaşamını yitiren işçilerin hebasını kim verecek?

Soma ve Ermenek maden işçilerinin ve her gün yaşamını iş cinayetleri sonucu yitiren işçilerin yüzleştiği trajedi aynı, nedenleri de hep aynı. Türkiye’de teknolojik gelişmeyle ters orantılı olarak başta inşaat ve maden sektörü olmak üzere iş cinayetleri artıyor. Artıyor çünkü:

*AKP hükümetinin, “Ulusal İstihdam stratejisi” ile “sermayeye güvence, işçiye esneklik” adı altında Ortaçağ koşullarını aratmayan çalışma koşullarını işçilere yasa ile dayatması;

*Son 15 yıldan beri maden sektörü başta olmak üzere yapılan özelleştirmeler;

*Sosyal haklardan yoksun ve ağır çalışma koşullarına mahkum edilmiş taşeronlaştırma;  *Hükümetin, yeni palazlanan yandaş sermayeye göz yumarak iş güvenliği ve sağlığı ile ilgili gerekli denetimleri yapmaması;

* Daha fazla kâr ve sömürü için, üretimde, teknolojik yenilikten uzak durulması; işçilerin ulaşım, servis, barınma koşullarının işçi cinayetlerine her defasında davetiye çıkartması .. gibi belli başlı nedenlerle kaza adı altında işçi cinayetleri bir birini izlemeye başladı.

Yaşanan işçi cinayetlerinde işverenler sorumludur, dahası suçludurlar ama gerekli denetimleri yapmayan devlet-hükümet de sorumludur.

Gerek hükümet gerekse işverenler tedbir yerine işi Allaha havale etmeyi yeğlemişler. Hatırlanacaktır, Başbakan Soma iş cinayetinde, “kaza bu işin fıtratında var” demişti. Başbakan bunu derse Has Şekerler Maden işletmesi patronu da tedbir almak yerine maden girişine; “Bismillahirrahmanirrahim Has Şekerler” diye levha asmaktan geri durmaz; 20 işçi yerine 45 işçiye midibüse dolduran işveren de tedbir almadan “takdir Allah’ın”  der elbette!

Gerekli denetimi yapmayan hükümetin tutumunu kınarken, her defasında pişkin tutumlarla olaya “doğal afet”, “kader”, “kaza” gözüyle bakan işverenlerin tutumunu ise lanetliyoruz.

 

31 -10-2014

Özgürlük ve Sosyalizm Partisi

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir