12 Mart 1995 tarihinde devlet tertibiyle İstanbul’un Gaziosmanpaşa ilçesinde Gazi Mahallesi’nde bir kahvehanenin ağır silahlarla taranması ve akabinde Gazi Olayları diye bilinen arbede sonucu yaşamını yitiren 22 canımızın aziz hatırası önünde saygıyla eğilirken faili bizce belli bu organize tertipçileri de bir kez daha lanetliyoruz.
Türkiye halkları sömürgeci devletlerin klasik oyunlarından birine daha tanık olmaktaydı o yıllarda. Ülkenin bir bölümünde işlenen vahşet ve hukuksuzluğa dair diğer bölgelerin ilgi ve tepkisinin oluşmaması, oluşan ilginin yönünü değiştirmek için bir başka alanlarda provokatör eylemlere başvurmak gibi.
Kuzey Kürdistan’da gelişen ve güçlenen ulusal mücadelenin önünü kesmek amacıyla 1990’lı yıllarda Jitem’le başlayan ve hız kazanan yargısız infazlar, köy yakmalar, göçe zorlamalar ülkenin bütününde tepkilerin oluşmasına, gösterilere yol açmasına rejimin seyirci kalmayacağı açıktı.
Bu nedenle İstanbul’un Gaziosmanpaşa ilçesindeki Gazi Mahallesi’nin seçilmesi organize bir olaydır. Çünkü mahalle ağırlıklı olarak Alevi, Kürt, sosyalist ve demokratların birlikte yaşadığı bir yerdir.
Yıllar sonra, dönemin emniyet müdürü, başkan yardımcısı Hanefi Avcı; bu olayları Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım başlattı. Yine Susurluk olayında adı geçen Ayhan Çarkın ve Oğuz Yorulmaz’ın Gazi Mahallesi’nde halkın üzerine ateş açtığı söyleniyor” diye açıklamasını doğrulayan bir başka önemli nokta, Gazi Mahallesi’ndeki kahvehaneyi taramaya gitmek için gasp ettikleri taksicinin boğazını keserek öldürmelerinin nedeni geride teşhisçi bırakmama, taksiyi de yakarak izleri yok etmeleridir.
12 Mart 1995 tarihinde 22 kişinin ölümüne yüzlerce insanımızın yaralanması ile sonuçlanan bu unutulmaz kara leke polisin insanlara değil doğrudan insanlara nişan alarak gelişen katliamı ve yaralanan Özlem Tunç isimli genç bir kızımızın öldü sanılarak çöp kutusuna atılmasını, yaralı bedeninin tekmelenmesinin hafızalarımızda yer edinen görüntüleri K. Kürdistanlılar ve tüm Türkiye halkları asla unutmayacaktır.
Gerek dönemin siyasi figürleri ile halkın üzerine ateş açanların göstermelik yargılanmasıyla yakalarını kurtarmalarını gerekse de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye’yi suçlu bulması sonucu ölenlerin ailesine 510 bin Avro tazminat ödemesini asla davanın kapanması olarak görmeyeceğiz/görmüyoruz da.
Bizlere bunları yaşatanlardan davamızı mahşere bırakmama, hesap sorma ve toplumsal adalet adına yargılama için halkımızı/halklarımızı örgütlü davranmaya, örgütlü mücadeleye çağırıyoruz.
Kürdistan Komünist Partisi – KKP