Yapılan seçim normal değildi. İktidar bloğu halkın özgür iradesinin sandığa yansımaması için her şeyi yaptı. Buna rağmen Erdoğan aslında kaybetti ama devlet imkanları ve hile hurdayla seçim “kazandırıldı”! Ama seçim sonuçları bütün parti ve ittifaklarda tartışma başlattı ve tartışma artçı depremler eşliğinde sürüyor. AKP/MHP’de görünürde tartışma olmamasının nedeni, Erdoğan faktörü ve dağıtılan iktidar nimetlerinin katkısıyla iç kriz şimdilik buzluğa kaldırıldı!
Millet İttifakı ise seçimin yanı sıra “demokrasi mücadelesi veriyorum” iddiasını da kaybetti. Aslında “demokrasi” iddiasını seçim propaganda sürecinde Cumhur İttifakı ile Kürt/Kürdistan karşıtlığı üzerinden girdiği ırkçı-milliyetçi yarışta baştan kaybetmişti. Seçimi kazanamayınca “öküz öldü ortaklık bitti” misali daha ilk akşam evli evine köylü köyüne döndü. CHP ve İYİ Parti artçı depremler basıncıyla kongre hazırlıklarına yöneldiler.
*Kürdistan korkusundan özgürleşin!
Devletin, Cumhur ve Millet İttifakının seçim propagandasının içeriğini Kürdistan’dan algılanan tehdit şekillendirdi ki bu yeni de değil kökü 100 yıl öncesine dayanır. Ama Kürdistan düşmanlığı üzerinden bir yarış hiç bu kadar açık sürdürülmemişti. Sözde “demokrasi” mücadelesi sürdürecek muhalefet olan Millet İttifakının, İktidar bloğu ile ırkçı milliyetçi yarışa girmesini belirleyen Kürdistan korkusudur. Bu korkunun ürettiği ırkçı milliyetçi saldırganlık; Kürt halkına baskı-sürgün-katliam olarak dönerken, Türkiye’de ise Demokrasi ve temel hakların gelişmesini engelliyor. Ekonomik yaratıcılığa boğuyor!
*Kürt halkı, ağır baskı ve saldırılara boyun eğmedi
2023 Mayıs’ında da Kürdistan haritasının mor renge bürünmesi HDP’nin oy kaybına rağmen Kürt halkının boyun eğmediğinin kanıtıdır. 2015 Kasım’ından bu yana HDP’de (genelde Kürt siyasetinde) oy ve göç kaybı yaşanıyor. Özelde gençlikte siyasete karşı soğuma gelişiyor.
Kürt siyasetinde oy ve güç kaybının birçok nedeni var. Aralıksız devam eden ve 28 Mayıs sonrası da ağırlaştırılarak sürdürülen siyasi soykırım; Cumhur İttifakının, Kürt kazanımlarına hatta varlığına karşı sürdürdüğü ırkçı milliyetçi saldırılarda Millet İttifakını da yarışa çekerek HDP’yi genelde de Kürt siyasetini “terör” parantezine alması; kayyımların atanmasıyla HDP’nin belediyeler aracılığıyla kentte gerçekleştireceği hizmetle halkla ilişkilerin canlı tutulup geliştirilmesinin engellenmesi; HDP/YSP propagandasında, Kürt ulusal özgürlük taleplerinin Türkiye’ye demokrasi hedefinin gölgesinde kalmasının Kürt halkında yarattığı tepki; HDP’nin siyasi hedefleri farklı olan Emek ve Demokrasi İttifakı ile Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı arasında sıkışması yani bir partinin iki ayrı cephede yer almasının yarattığı sorunlar ve İttifakların mücadele ortaklığından çok seçim ittifakına indirgenmesi…
HDP/YSP’de de tartışmalar sürüyor, kongreye kadar da sürecek. Sadece HDP değil bütün Kürt partilerin tartışma-eleştiri-özeleştiriyle derin, çok katmanlı sorunlara yanıt üretmesini umuyoruz. Çünkü sadece HDP değil Kürt siyasal parti ve kadroları; çok katmalı sorun ve çözümün muhatabıdır. Kürt partileri çuvaldızı HDP’ye iğneyi kendine batırabilmeli. Başarı-başarısızlıkta aynayı politika ve pratiğine de tutmalı. Böyle bir tutum ulusal ittifak çalışmalarına da güven verir. Çünkü ciddi öz eleştiri, çıkardığı dersler, sunduğu perspektifle siyasete yol gösterirken düşmanı düşündürecek, halkımıza umut ve güç katacak.
KKP olarak; Kürt siyasetinde başarı-başarısızlığı hangi parti adı altında olursa olsun tüm Kürtlerindir kapsayıcılığıyla bakıyoruz. Devletin bütün askeri, siyasi aparatlarıyla Kürde yüklendiği süreçte sorunları basında değil en ağır eleştirilerle mahallenin içinde tartışma yaklaşımını koruyoruz. Ve Kürt siyasetini halktaki kırgınlıkları giderecek, soğumayı canlandıracak siyasi adımlarla halka gitmeye çağırıyoruz!
*Erdoğan’ın yeni kabinesi savaş ve baskı makinesi
Kabine içeride ve sınır ötesinde savaş siyasetini derinleştirileceğinin ilk işaretlerini verdi bile. İçeride gözaltı ve tutuklama furyası, gazeteci Hüseyin Aygül’e yapılan aleni devlet saldırısı, Rojava ve Suriye’deki yeni askeri saldırılar gibi. Ama Erdoğan göreve başlama töreninde söylemde bu saldırganlığın aksine mesajlar verdi.
“Küslük olmuşsa barışmanın yolunu bulalım” dedi. O zaman buyurun somut adım atın. Seçilmiş Belediye başkanlarını göreve iade edin. Tecridi kaldırın. Haksız-hukuksuz tutulan siyasi tutsakları ve cezaevindeki 79 gazeteciyi bırakın. Alevilerin taleplerini kabul edin…
Erdoğan hiçbir şey olmamış gibi “Gün, bir olma, beraber olma, bin yıllık kardeşliğimizi perçinleme günü” diyor! Kime diyor! KÜRTLERE! Kürtlerle kardeş olmanın ön adımı anayasada Kürtlerin varlığını tanıyın. Kürt dili ile eğitimi başlatın. Başka türlü olmaz.
Türkiye’nin 12 ülkede askeri varlığı varken Erdoğan; “Yurtta sulh cihanda sulh ilkesini pratiğe dökmekte kararlıyız” diyor. Başına taş mı düştü ne oldu? Kararlıysanız başta Rojava, Güney Kürdistan ve tüm ülkelerdeki askerlerinizi çekin! Komşularla barış politikasını geliştirin!
Tankla topla kırdan kente sürmenin, sonu gelmeyen iç ve sınır ötesi baskı ve saldırıların Kürt meselesini çözmediğini gören devlet ve Cumhur İttifakı çareyi; devletli Kürt siyasetini geliştirmekte görüp harekete geçti. Üç Kürdistan parçası sınırına duvar ve Rojava’da “Güvenlik Koridoru” yetmeyince içeride “İslami Kürt Koridoru” geliştirme derken Konya merkezli “Kürt Öncüleri Derneği” kuruldu. Tam da S. Soylu’nun “Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Türk siyasetinin en önemli attığı adım, son yıllarda bu konudaki, HÜDA PAR adımıdır. Bak bundan 10 yıl sonra göreceksiniz, HÜDA PAR adımının hangi stratejik adımla atıldığı ve kimlerin önünü tıkadığı ve Türkiye’de bu adımla beraber Doğu ve Güneydoğu politikasında muhafazakârlık aksının tekrar nasıl devreye girecek” dediğinin ardından!
*KKP olarak Kürt halkına, işçilere, yoksullara ÇAĞRIMIZ:
Cumhur İttifakı kazanırsa seçimden sonra önce benzin ve motorine, sonra iğneden ipliğe her şeye zam geleceğini sıkça tekrarladık! Zam yağmurları sürüyor. Ücretlere yapılacak zamlar çoktandır eritildi. İşçi sınıfı asgari ücrete yapılacak zamlarla yaşamını sürdüremez. Halklar, işçi sınıfı haklı talepleri için kararlı mücadele ederse; kadınlar başta İstanbul Sözleşmesi’ne dönüş olmak üzere iktidarın kadın düşmanı siyasetine karşı kararlı durursa; Alevi halkı Ortaçağ zihniyetine kararlılıkla “Hayır” derse iktidar krizi yönetemez, ayakta kalamaz.
Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakı’nın deklarasyonunda yer alan halkımızın ulusal özgürlük talepleri yaşamsaldır bu uğurda mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.
“*Kürt halkının varlığı ve kimliğinin tanınması, yapılacak anayasada yer alması,
*Kürt dilinin anaokulundan, üniversiteye eğitim dili kabul edilmesi ve Türkçenin yanı sıra ikinci resmi dil olarak tanınması,
*Kürt halkına, Kürdistan’da kendi kendilerini yönetme imkanı verecek statünün tanınması,
*Mezarları yok edilen ya da gizlenen tarihi Kürt şahsiyetlerin mezar yerlerinin açıklanması,
*Kürt halkının diğer halklarla bir arada eşit, özgür, onurlu yaşamasını güvenceye alan çoğulcu, demokratik, ademi merkeziyetçi bir anayasanın yapılması” için herkesi mücadeleye çağırır.
Özelde KKP’nin; sömürgeci rejim ve siyasi aparatlarıyla ve küresel kapitalizmin uzantısı olarak Kürdistan’da hızla gelişen vahşi kapitalizmle mücadelesi sürecek. Bu mücadelenin bir parçası olarak; “Sosyalist, komünistim” diyen ama Kürt ulusal bağımsızlık mücadelesinde tepeden tırnağa sosyal şoven siyaset izleyenlere karşı, öyle ki ezilen ulus Kürtlere bağımsızlığı hatta otonomiyi “ayrılıkçı, bölücü” gören ama “Bağımsız Türkiye” sloganına sımsıkı sarılan şoven milliyetçi siyasetle ideolojik mücadelesi sürecek.
Umutsuzluğa, karamsarlığa düşmeden 2023 seçimlerinden çıkarılacak köklü derslerle 2024 Yerel seçimlerine odaklanalım diyoruz!
bulten1-web