ÖSP Genel Başkanı Sinan Çiftyürek

Hepinizi ÖSP adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bu Kurultayın organize edilmesinde emeği geçen herkesin eline emeğine sağlık!

Davetiniz ve konuşma hakkı için teşekkürler!

İçerde ve bölgede birden fazla siyasal sorunla yüz yüzeyiz. Öne çıkanlar; AKP/Erdoğan iktidarının içeride “Kürt meselesi yoktur” noktasına geri gitmesi; pazar-mutfağı yangın yerine çeviren ekonomik kriz; yaklaşan Yerel Seçimler; Kürdistan’da halen ayağa kalkamayan sivil demokratik hareket;  Kerkük, Efrin hattında sömürgeci ittifaka dayalı gerçekleşen yeni tür işgaller; Dersim ile Efrin somutunda gördüğümüz doğal afet sonucu olmayan politik amaçlı orman yangınları; ve de önemlisi parçalarda ve parçalar üstü ulusal ittifaktan yoksun oluşumuz.

Sorunlarımızın çözümüne ilişkin hiç kimsenin elinde sihirli değnek yok. Elimizde ağır bedellerle oluşan zengin deney-birikim var ve bu birikim ileriye yönelik dersler çıkarmamıza zemin oluşturuyor. Bu zemin üzerinden düşünelim, tartışalım ve esas halkın zengin, görüş, öneri, eleştirilerine kulak vererek illaki bir çıkış yolu bulunur. Özetle “üzerinde düşünelim” diye sunacağımız görüş ve önerilerimiz.

I – Öncelikle dünyanın gündemi İdlib’e ilişkin bir iki şeyi söylemek istiyoruz;  İdlib’in, 2011 yılından beri süren Suriye savaşının son halkası olacağı söyleniyor. İdlib’in savaşın son halkası mı yoksa yeni bir savaşın başlangıcı mı olacağı Suriye rejiminin tavrına bağlı! Esad, İdlib sonrası Kürtlere “savaş bitti silahları bırakın kültürel haklarla yetinin” derse (ki Suriye Ulaştırma bakanının  “Kürtler dahil hiçbir etnik grup veya bölge için özel koşulların müzakere konusu olmadığı, federalleşmeye olumsuz baktıkları, ABD ile işbirliği yapanın hain olduğunu” şeklindeki Kürde sopa gösteren zehir zemberek açıklamasıyla bunu açıkça dile getirdi) gerisini düşünün!

Gözler 7 Eylül Tahran zirvesinde! İtirazlara rağmen Suriye saldıracak, kaldı ki son 4-5 günden beri zaten havadan Rusya ve karadan Suriye saldırıyor. İdlib meselesi şöyle-böyle çözülür ve esas o zaman Kürtlerle Esad rejimi dolayısıyla ABD ile Rusya kafa kafaya gelecek. Kürt siyaseti Rojava’da, Güney benzeri bir statü, Esad ise kültürel haklar derse kıyamet o zaman kopar. Suriye rejimi bunun hazırlığında. Dileriz rejim anlaşma yolunu seçer Kürtler iki ihtimale de ulusal ittifakla hazır olmalı

Esad ve ekibi yeterince görmüyor olabilir, Ruslar da yanlış okuyabilir ama derin bölge siyasetiyle İran illaki şunu görüyor; Rejim, İdlib sonrası Kürtlerle savaşa girerse Suriye’de ezilen-uykuya dalan ama yok olmayan birçok örgütü yeniden hareketlendireceğini.

II – Bu bileşeni aynayı Kürdistan siyasetinin yanlışlara-yetersizliklere tutmaya çağırıyoruz. Artılarımız, kazanımlarımız zaten bizim ve aynayı dört parçadaki artılarımıza-doğrularımıza tuttuk bundan böyle de tutalım. Bununla birlikte şimdi tam da;

*Kerkük, Şengal, Efrin’de yaşanan yeni tür sömürgeci işgaller üzerinden;

*Kuzey Kürdistan özelinde üç yıldan bu yana sivil demokratik hareketin yere serilmiş pozisyonu üzerinden aynayı yanlışlarımıza tutma zamanıdır diyoruz.

Bunu cesaretle yapabilirsek, öncelikle halkımız ve elbet aynayı yanlışlarına gösterebilme cesaretini gösterenler kazanacak. Çağrımız dört parçada aynayı yanlışlarımıza tutalım, buradaki değerli bileşeni de bunun üzerinde düşünmeye çağırıyoruz. Bu çerçevede Kuzey’de, sivil demokratik muhalefet neden son üç yıldan beri sessiz? Kent merkezli barikat savaşlarının bunda rolü nedir? Yanıt bekleyen sorular olarak Kürt siyasetinin önünde duruyor.

III – Kürt, herkese demokrat ama kendisine yani Kürt, Kürde demokrat değil. Neden?

Mesele şudur; Sınıfsal değil ulusal mesele gibi herkesin herkese ihtiyacı olduğu en geniş ortak payda da bile biz, bize demokrat değiliz! Neden? Biliyorsunuz Kürt partileri ve esas büyük partilerimiz; sömürgeci İran, Türkiye, Irak, Suriye rejimlerine barışçıl demokratik çözüm için demokratik elini uzatır. Peki, ama Kürt Kürde neden aynı demokratik elleri uzatmıyor? Kürt neden Kürde demokrat değil? Kürt partileri ulusal özgürlük mücadelesinde diğer partilere demokratik ellerini uzatmadıkları müddetçe, ne parçalarda ulusal cephe ne de parçalar üstü Ulusal Kongre kurulamıyor. Bunun üzerinde düşünelim.

IV –  Parti ve örgütlerimizin siyasal iktidar üzerinde ortaklaşamama meselemiz var

Halkımızın onca mücadele ve ağır bedellere rağmen halen UKKTH (bağımsızlığını) elde edememesinin esas iki nedeni öne çıkıyor; Bir, Kürdistan’ın dörde parçalanmasının yarattığı derin tarihsel trajedi ve siyasal yansımaları; İki,birinci faktörün de etkisiyle Kürt partileri arasında yaşanan erken siyasal iktidar kavgası. Örnek mi?

Güney’de PDK ve YNK’nin 25 Eylül referandumu ile bağımsız devlet hedefine adım atarken bile partilere göre şekillenmiş iki ayrı Peşmerge ordusunu aşamamış olmaları; Rojava’da TEV-DEM ile ENKS ve bağlı askeri güçlerin ayrı varlığı gerçeği; Kuzey’de, Rojava benzeri siyasal ayrışma adımları olarak DTK ve dışında Kürdi ittifak arayışları; kimi farklılıklarla birlikte Doğu Kürdistan’da da yaşanan benzer durumlar…

Bunların temelinde belirttiğimiz tarihsel trajedi ile birlikte Kürt siyasetinin ulusal iktidarı paylaşmama meselesi de var.

Dörde parçalanmışlığın beslediği siyasal, askeri, ekonomik, kültürel ayrışmanın da etkisiyle, Kürt partilerin, diğer Kürt partileriyle yerel ve merkezi siyasal iktidar ortaklaşması sağlanamıyor. Bunlar az çok aşılmadan parçalarda ve parçalar üstü ulusal ittifaklar kurulamıyor. Dolayısıyla yurtsever, demokrat, sosyalist olan her kurum ve şahsiyet bugün;

*Güney’de PDK ile YNK’nin Peşmerge güçlerini tek ulusal ordu altında birleştirmek başta olmak üzere ulusal iktidarın demokratik paylaşma zeminini güçlendirme;

*Rojava’da TEV-DEM ile ENKS’nin ve askeri yapılanmalarının tek ulusal demokratik cephe ve kurumda ortaklaşmaları;

*Kuzey Kürdistan’da isim, program ve bileşenleriyle yeni bir Kongre/Cephe lehine DTK’nın aşılması (ki şurası açık eğer Kuzey Kürdistan’da zengin farklı bileşenlerle mevcut DTK yerine yeni bir ulusal Kongre/Cephe adımı geliştirilirse, bunun hem parçalardaki ulusal ittifak hem de dört parça üstünde kurulması tartışılan Ulusal Kongreye büyük ivme kazandıracak) ….. uğruna mücadele etmeliyiz.

Türkiye, İran, Irak, Suriye devletleri aralarında onca bölgesel-inançsal çelişkilere, özellikle Türkiye-Suriye’nin kanlı-bıçaklı konumuna rağmen, Kürtlerin devlet kurma ya da statü elde etmeleri karşı ortak hareket ederken Kürt partileri neden ulusal ittifak kuramıyor? Düşünelim!

V – Partilerimiz, halkımızın gerisinde, acı gerçeğimiz bu

Halkımız ulusal ittifak ve yurtsever duruş ortaklaşmasında parçalar üstü duruşuyla partilerimizden birkaç adım önde görünüyor.

Amed, Hewlêr, Mahabat, Qamışlo ve diasporadaki Kürdistan halklarının;

Kobanî’de önce birlikte üzülüp sonra birlikte sevinmesi; 25 Eylül bağımsızlık referandumunu aynı heyecanla desteklemesi; Kerkük, Efrin’de yaşanan yeni tür sömürgeci işgallere birlikte ağlaması! Dememiz o ki halkımız; parça ve parti ayrımını yapmadan yeri geldi birlikte ağladı yeri geldi birlikte sevindi. Anko şîn û şahîya gelê me bu yek! Önce Güney Kürdistan’da yaşanan yarı bağımsız devlet durumu, ardından Rojava’da fiili federatif yapılanma adımları dört parçada halkımızı yurtseverlik bilinçte ortaklaştırdı.

Programlarının ilk maddesine “önce ulusal özgürlük” diye yazan partilerimizi, halkımızın bu geniş ufuklu muazzam duruşundan sonuçlar çıkarmaya çağırıyoruz. Unutmayalım ki başta Türk, İran olmak üzere sömürgeci devletler Kerkük, Şehba, Efrin, Şengal’i işgal ederken ya da Kandil bombalanırken esas hedef A veya B partisi değil Kürt halkının kazanımlarıdır. Halklarımız bunun bilinciyle davrandı, partilerimizi de aynı bilinçle davranmaya çağırıyoruz.

VI – Ortadoğu’da Kürtsüz siyaset denklemi kurulamıyor ah şu Kürt bölünmesi olmasa!

Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin tehdit algıları irdelendiğinde altında Kürdistan çıkar. Gerektiğinde dört devleti birleştirebilen tek sorun Kürdistan. Bölge düzeyinde ittifaklar ya Kürt karşıtlığı üzerinden ya da Kürtleri içerecek şekilde kuruluyor. Kürtsüz siyaset denklemi kurulamıyor dediğimiz durum özetle bu. Örneğin;

Türkiye, Kürdistan meselesinin rehini! Yaşanmış askeri darbelerin temelinde; ABD ile yaşanan gerilimde; AB’ye tam üyelikte; etrafına ördüğü beton duvarlarla kendini yarı açık cezaevine çevirmede Kürdistan meselesi bulunuyor.

Türkiye, Esad iktidarının yıkılması ve Rojava’yı ezmesi siyaseti çökünce, İdlip’deki Ciharistler eliyle Rojava’yi işgal etme siyaseti de tutmayınca bu kez Esad’a “Kürtlere statü vermeyin ben de desteklediğim Cihadistlerin tasfiyesine sessiz kalırım” pazarlığında da Kürtler belirleyici. Yani Kürt anasını görmesin diye Esad’a her tavizi verme hazır.

Dahası Türkiye S-400 füzelerini de Kürda karşı alıyormuş? Meclis başkanı Yıldırım “Özellikle Güney sınırımızdan gelen roketler, füzeler onları karşılamak, durdurmak için kullanacağız” diyor. Meğerki Rojava ve Güney Kürdistan’ın elinde F-35’ler, Tomahawklar varmış!

Türkiye üzerinden açıkladığımız Kürtsüz denklem kurulamıyor durumu belirli farklılıklarla diğer üç devlet için de geçerli.

Irak’ta da durum farklı değil. IŞİD Musul’da aktifken YBŞ birliklerine maaş bile vererek Kürtlerle ittifak halinde olan aynı Irak rejimi, şimdi Şengal’de mevzilenmiş 10 bin asker ve Haşdi Şabi milisiyle saldırı hazırlığında. Ki ilk saldırı adımı Zeki Şengali suikastında Türk-Irak işbirliğinde yaşandı. Eeee durum buyken Kürt partilerinin ittifakı zamanı.

VII – Mart’ta yerel seçimlerine tek bir ulusal demokratik ittifakla girebilmek,

Erdoğan iktidarı ve Cumhur İttifakının hedefinde yerel yönetimlerde Kürt siyasetinin etkisini daraltmak var. Çeşitli mühendislik oyunlarını tezgahladıkları davul zurna eşliğinde sürdürülüyor ki AKP’nin bu konulardaki mühendislik deneyimi küçümsenmemeli.

MHP lideri Bahçeli, Yerel Seçimlerle ilgili konuşmasında, Cumhur İttifakının önemini vurgulayıp fetvasını verdi; “PKK’li tek bir belediye görmek istemiyoruz”! PKK’li belediye olmadığına göre Bahçeli Kürt halkının tek bir belediyesi olmasın diyor!

Önemlisi, Bahçeli sırf Yerel Seçimlerde Kürtler kayyumların elindeki belediyeleri geri almasın diye “gerekirse kazanmamayı” göze alarak AKP’nin seçimden başarılı çıkmasının formüllerini geliştirirken; Kürt partileri neden birleşik ulusal ittifakla seçimlere katılmasın? Kısacası Cumhur İttifakına karşı ilk adım Kürdistani ittifak, ikinci ardım Türkiye demokratik güçleriyle geniş demokrasi cephesinin zamanı! HDP’ye çağrımız zaman geçirilmeden tüm parti, demokratik kitle örgütleri, rûsîpî vb herkesi kapsayacak Yerel Yönetimler konulu bir Çalıştay düzenlenmeli. Uzun yılları arkalayan yerel yönetimler deneyimleri ışığında yaşananlar değerlendirilmeli. Zengin, ilerletici görüş, öneri ve eleştiriler alınarak bir yol haritası belirlenmeli.

Bu yol haritasının bir ayağın da, Yerel İktidar seçimlerinde, herkesin siyasal güçleri çerçevesinde adil ve demokratik bir yerel iktidar ortaklaşmasında yer almaları hedeflenmeli.

VIII – Erdoğan iktidarının “siyasi çözüm filan yok, Kürt sorunu bitmiştir” dediği bir süreçte; Kürt siyasal yapıları ve halkımız; “Kürt/Kürdistan meselesi çözülmedi, tüm yakıcılığıyla devam ediyor” diyerek önüne somut, sade ama halkımız için can alıcı hedefler koyabiliriz. Öyle ki içeri de ve uluslar arası alanda geniş kamuoyunu desteğini alacak ve de sivil siyasetin canlanmasına da katkı koyacak en insani en demokratik talepler etrafında ortaklaşarak bir kampanya geliştirebiliriz.

Bu açıdan rejimin en zayıf halkası bugün askeri değil sivil siyaset alanı olduğu bilinciyle şu iki şeyin üzerinden ortaklaşalım, kampanya geliştirelim:

Bir; Türkiye rejiminden, Kürt halkının ve azınlıkların varlıklarının anayasa da kabulü ve ana dilde eğitim-öğretimin ilkokuldan üniversiteye kadar hayata geçirilmesini talebini uğruna mücadele!

İki; Aynı süreçte siyasi, sivil ve kültürel kurum ve şahsiyetlerle ortak “Kürtçe konuşuyoruz” kampanyasını örgütleyelim. Bu adımı zaman geçirmeden atabilirsek bunun Yerel Seçimler de en geniş ulusal demokratik ittifakın yaratılmasına katkısının olacağına inanıyoruz.

IX –Kürt siyaseti, geçmişten/İmralı sürecinden hareketle, Türk iktidarıyla siyasal çözüm görüşmelerinde taleplerini ortaklaştırmalı

Bugün PDK ve YNK’nin ortaklaşarak Irak ile merkezi hükümet görüşmeleri olumludur ama beklenen diğer tüm partilerle de ortaklaşmaktır. Yani Irak’ta hükümetin kuruluşunda kilit konumdaki Kürt ittifakı; Kerkük ve işgal altındaki diğer kentlerde referandum yapılmasını öngören Anayasa’nın 140. Maddesi, bütçe ve petrol konularının çözüme kavuşturulması resmi protokole bağlanmasını ulusal ittifakla dayatmalı. Rojava’da da benzer durum bugün var ve ENKS temsilcisi “ABD Kürtleri bir araya getirmeli” diye öneriyorsa TEV-DEM bu çağrıya kulak vermeli diye öneriyoruz.

Halkımızın, Diyarbakır’da Türk siyaset liderlerine doğruyu söyletip Ankara’da (MGK’da) şaşırtan meselenin adı Kürt meselesidir. Demek ki halkımızın ve siyasetinin Diyarbakır merkezli coğrafya da ağırlığı var ama bunun Ankara’da varlığı yeterince gösterilemiyor. Ne yapalım? Talep ve hedeflerimizi ortaklaştırarak Ankara ile muhatap olalım diye öneriyoruz.

X – Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişle birlikte AKP ve Erdoğan, yeni bir rejim mi kurdu? Hayır! Erdoğan ve AKP; Kemalist tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan” Rabiasına tek adamı da ekleyerek Kemalistliğini tamamladı.

Kemalist 1923 Cumhuriyet bir ulus devlet olarak kuruldu ve kuruluşunun temel harçlarından biri; Kürt ve diğer ezilen halkların dünyanın gelmiş-gitmiş en ağır asimilasyon-entegrasyon programlarıyla Türkleştirilmeleri politikasını izlemekti. Mustafa Kemal sonrası tüm cumhuriyet iktidarları bu politikayı ton farklılığıyla uyguladılar. Buna son yıllarda miting meydanlarında halklara tekçi “Rabiayı” okutan Erdoğan/AKP hükümetleri de dâhildir.

Erdoğan/AKP’nin bıktırırcasına “Rabiamız” dedikleri “tek millet-tek bayrak-tek vatan-tek devlet Kemalist tekçiliğine sarılıp ve meydanlarda halklara tekrarlatmaları Kemalizm’in yani 1923 Cumhuriyetinin kuruluş felsefesinin ta kendisidir. Anadolu ve Kürdistan’daki halkların, inançların ırkçı tek tipleştirme siyasetiyle etnik olarak Türkleştirme, inanç olarak da Sünni Hanefileştirmede; Erdoğan/AKP’nin, Mustafa Kemal’den farkı; Mustafa Kemal bunu esas kolluk kuvvetleriyle yaparken, Erdoğan buna sokağın gücünü de eklemiştir ki daha tehlikeli.

Kısacası ortada yeni veya ikinci bir cumhuriyet yok. Kemalizm; etnik kimlik alanında ırkçı milliyetçilik ise yani Kemalist Cumhuriyet’in ideolojisi Türk olmayan halkların asimile edilmesiyse; farklı inançlara, Müslüman Hanefi mezhebini dayatmaksa yani Türk-İslam sentezi esas almak ise AKP/Erdoğan bunun alasını yapmaktadır. Ayrıca FETÖ üzerinden, siyasal İslam’ın içerden yarılması da Erdoğan’ı daha fazla Kemalizm’e itmiştir.

Tek adam rejimine karşı mücadelede en geniş Türkiye ilerici demokratik güçleriyle demokrasi cephesini örmek görevi önümüzde duruyor.

 Sonuç olarak; Diyarbakır’ın sessizliği geçicidir

Diyarbakır çoktandır öfkeli ama suskun! Öyle ki tilililerle ölümü karşılayan halkımız özellikle son üç yıldan beri başta analarımız olmak üzere halkın demokratik tepkisi sokağa yansımıyor ki bu halk ne yurtseverliğinden ne de politik duruşundan vazgeçmiş değil. O halde taş çatlatan sessizliğin nedenlerini sorgulayalım diye öneriyoruz.

Kimse Kürdistan halklarının taş çatlatan sessizliği üzerine kalıcı hesaplar yapmasın bu geçici olup dipten gelen dalganın er geç ve daha güçlü sokağa yansıyacağına inanıyoruz. Endonezya’da “Özgür Açe Hareketi’nin (GAM) 52 kişilik Merkez Komitesi’nin 49 öldürülüyor, GAM askeri kaynaklarını yüzde doksanını yitiriyor. Ama buna rağmen on yıl sonra yine ortaya çıkıyorlar”sa umutsuzluğa kapılmayacağız ama aynayı yanlışlarımıza tutacağız.  8 Eylül 2018

ÖSP Genel Başkanı Sinan Çiftyürek’in Kurultayda yaptığı konuşmanın videosu için buraya tıklayınız

Sinan Çiftyürek

Özgürlük ve Sosyalizm Partisi

Genel Başkanı

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir