25 Kasım, Dominik Cumhuriyeti’nde Patria Mercedes, Minerva Argentina ve Maria Terasa isimli üç kız kardeş yani Mirabel Kardeşler’in Trujillo diktatörlüğüne karşı yürüttüğü mücadelenin sembolleşmiş günüdür.
25 Kasım 1960’ta katledilen Mirabel kardeşlerin şahsında, özgürlük ve sosyalizm mücadelesinde hayatını feda eden tüm dünya kadınlarını saygıyla anıyoruz.
Leyla Qasimlardan Sakine Cansızlara, IŞİD’e karşı mücadelede Rojava’da yaşamını feda eden kadınlardan Hewrîn Xelef’e, katledilen Jina Emînî şahsında kadın düşmanı İran rejimine karşı mücadele eden Rojhilat ve İranlı kadınları ve mücadelelerini selamlıyoruz.
Kadına yönelik cinayet, şiddet ve baskılar Kürdistan ve Türkiye coğrafyasında aile içinde, sokakta, iş yerinde her geçen gün artarak devam etmekte. Sadece yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlenen haberlere göre: “1 Ocak – 21 Kasım arasında basına yansıyan erkek şiddeti verilerine göre erkekler, 288 kadını öldürdü, 350 kadını taciz etti, 116 çocuğu istismar etti, 681 kadına şiddet uyguladı, 16 kadına tecavüz etti. Erkekler, en az 336 kadını seks işçiliğine zorladı. 228 kadının ölümü basına ‘şüpheli’ olarak yansırken, erkekler, en az 23 çocuğu öldürdü. Erkekler, 1 Ocak 2013 – 21 Kasım 2023 arasında yani son 10 yılda ise en az 3 bin 151 kadını öldürdü.”
Bu rakamlar kadına dönük cinayet ve şiddetin politik olduğunun en somut kanıtıdır. Devletin ve siyasi iktidarın gerici, otoriter yapısının artmasıyla kadına dönük cinayet ve şiddettin artması birbiriyle doğru orantılıdır. AKP ve tek adam rejimi, kadına dönük şiddeti önleyici işlev üstlenen, kadını erkeğe karşı koruyan İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmesiyle bu süreç yani kadına dönük şiddet kadınlar aleyhine daha da derinleşmiştir.
AKP döneminde kadına dönük işlenen suçlar Kürdistan’da artık suç olmaktan çıkarıldı. Bunun en somut örneği: 18 yaşındaki İpek Er’e cinsel saldırıda bulunan uzman çavuş Musa Orhan, tutuksuz yargılandığı davada 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı ama hiç tutuklanmadı. İpek Er ise kendisine yapılanlardan dolayı intihar ederek yaşamına son verdi. Son yıllarda Kürdistan’da buna benzer onlarca vaka var. Bu suçları işleyenler üniformalı olunca cezasızlık sistemi devreye giriyor.
Kadına dönük şiddetin önemli bir diğer boyutu ise tüm dünyada yaşanan çatışma ve savaşlardır. Savaşlardan en çok etkilenen savunmasız çocuklar ve kadınlardır. Türk devletinin yıllardır Rojava ve Başur Kürdistan’ı bombalaması, askeri harekatlar yapması nedeniyle yine en çok çocuk ve kadınlar hayatını kaybetmiştir. 7 Ekimden bu yana İsrail – Hamas arasındaki savaşta öldürülen Filistinlilerin 6 bin 150’si çocuk, 4 bininin ise kadın olduğu açıklandı.
Kadınlar için savaş sadece ölüm değil, şiddet ve tecavüz anlamına da gelmektedir. Türk devletinin himayesinde cihadist örgütlerin Rojava’da işgal ettikleri başta Afrin olmak üzere bir çok yerde Kürt kadınları ve çocuk yaştaki kızlar kaçırılıyor, zorla alı konuyor ve tecavüz ediliyor.
Biz kadınlar sokakta, meydanlarda, evde, tarlada, iş yerinde, her yerde varız, var olacağız. Bizler hayatı var ediyoruz. Bu bilinçle gerici otoriter yönetimlere karşı sesimizi daha güçlü çıkarmalıyız. Katliamlara, şiddete, tecavüze, tacize, yoksulluğa karşı sesimize ses katalım.
Jin, Jîyan, Azadî
Kürdistan Komünist Partisi – KKP