BASINA VE KAMUOYUNA
Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun 27 Mayıs 2019’da Irak Kürdistan Federal Bölgesi kontrolünde olan Hakurk-Kandil ilçeleri çevresine yönelik başlattığı askeri harekât sürüyor.
Biz aşağıda imzası bulunan parti ve hareketler, öncelikle askeri harekâtı kınıyor ve derhal son vermeye çağırıyoruz. Ayrıca Türk devletinin en üst düzeyde resmi siyasi ve ekonomik ilişkilerde bulunduğu Kürdistan Bölgesi Yönetiminin topraklarına sürekli havadan ve karadan saldırı-operasyon ve yayılmacı işgal harekatı kabul edilemez.
Bugüne kadar adı “Çelik-Çekiç-Şafak-Güneş-Fırat Kalkanı…” vb. olan askeri harekatlar düzenlendi ama bunların hiç birisi hedeflenen sonuca varmadı. “Pençe harekâtı” da sorunları içeride ve dışarıda ağırlaştırmaktan başka bir çözüm üretmeyecek. Adını belirttiğimiz ve belirtmediğimiz onca askeri harekâtlar yapıldı, sonuç; bölgede Kürdsüz siyaset denklemi kurulamıyor.
Kürdistan’ın Güney’inde Federal devlet kurulmuş, Kürdistan’ın Güney Batısında ise federal yapı kurulmak üzere demek ki askeri siyaset çözüm üretmiyor! Tam da yeni barış-çözüm sürecinin tartışıldığı bir süreçte, askeri harekâtın başlatılması Türkiye’nin çözümü halen siyasette değil savaşta gördüğünü; Hakurk “Pençe” harekâtına yüklediği misyonla, barışçıl siyasal çözüm yerine halen askeri çözümü denediği görülür. Çünkü Hakurk harekâtında hedef Kandil ile sınırlı değil. Kürdistan parçaları arasında, özellikle Güneyi ile Güneybatı Kürdistan bölgeleri arasında ulaşımı kesmek; Kürdistan politikaları nedeniyle ABD’ye mesaj vermek ve Suriye’de elini güçlendirmek… hedefleri öne çıkıyor!
Eğer Hakurk-Kandil hattında sonuç elde edecek olursa Kürdistan’ın Güneybatısında da Fırat Doğusuna askeri harekât planı var. Bu hedeflerin hiçbirisinin gerçekleşmeyeceğini Türkiye kendi pratiğiyle biliyor ama zorlandığı çözüm sürecinde elini güçlendirmek veya “ya tutarsa” hesabıyla askeri çözümü bir daha deniyor. Türkiye siyasi iktidarına sesleniyoruz; Kürd/Kürdistan karşıtlığı üzerinden izlenen dış politikanın kendisini yalnızlaştırmaktan başka sonuç üretmediği yaşanmışlarla sabittir.
Dün Mısır’da Kürdçe yayın yapan radyonun kapatılmasını istemekten bugün Japonya’nın Kürdçe ders vermesine karşı çıkmaya; yılların müttefiki AB ve ABD ile ilişkileri germeye ve Kürdistan’ın diğer parçalarına yapılan sayısız askeri harekata varana kadar izlenen dış siyasetin çözüm getirmediği ortada.
İç politikada da, sonu gelmeyen siyasi-askeri operasyonlar ve Türk Siyaset kadrosunun Diyarbakır’da “Kürdistan var” deyip Ankara’da “Kürdistan demek bölücülüktür” demeleri bugüne kadar çözüm getirmedi! Kürt halkı Kürdistan’ın yanı sıra Türkiye’nin Batı metropollerinde de siyasetin anahtarı haline geldi.
Çözüm; savaşta değil, Kürdistan’ın Güney’i gibi Güneybatıyı da tanıyıp ilişkilenmekten geçiyor.
Çözüm, etrafına betondan duvar ve askerden canlı kalkan örmek değil. Türkiye’nin Güney ve Güneydoğu sınırlarını çevreleyen haritanın tercümesi; Güney ve Güneybatı Kürdistan’ın Türkiye’nin Ortadoğu’ya açılan kapısı olduğu gerçeğinden hareketle dostluk ve karşılıklı saygı temelinde siyasi ve ticari ilişkileri geliştirmektir Çözüm; Kürt meselesinde şiddetten uzak barışçıl demokratik siyasal çözümü zaman geçirmeden yeniden gündeme taşıyıp Kürt partileri ve siyaset kadrosuyla çözüm masasına yeniden dönmekten geçiyor.
17.06.2019
AZADî, DBP, DDKD, HDP, İÖP, KDP, KKP, T-KDP