18 Mayıs 1973’te; kendisini aylarca sorgulayan işkenceci cellatlarına:
“Esasen biz komünist devrimciler, prensip olarak siyasi kanaatlerimizi ve görüşlerimizi hiçbir yerde gizlemeyiz. Ben buraya kadar anlattıklarımı samimiyetle inandığım Marksist-Leninist düşünce uğruna yaptım. Ve sonuçtan asla pişman değilim. Ben bu uğurda her türlü neticeyi göze alarak ve can bedeli bir mücadeleyi öngörerek çalıştım ve neticede yakalandım. Asla pişman değilim. Bir gün sizin elinizden kurtulursam gene aynı şekilde çalışacağım” demenin dışında düşmana bilgi vermeyerek devrimci sınıf mücadelesinde ser verip sır vermemenin geleneğini yaratan İbrahim Kaypakkaya’yı,
18 Mayıs 1982’de; 12 Eylül askeri, faşist cunta döneminde sömürgeci güçlerin militarist temsilcilerinin Diyarbakır Cezaevi’nde Kürdistan devrimcilerine özel olarak uygulamalarına:
“Bu eylem mutlaka halka ulaştırılmalı. Eylem, Mazlum arkadaşın eyleminin devamıdır. Eylem doğru anlaşılmalı. İhanet, teslimiyet ve baskılara karşı konulan bir eylemdir” mesajları için bedenlerini tutuşturarak teslim alma, kimliksizleştirme politikalarına karşı şartlar ne olursa olsun karşı koymanın geleneğini yaratan Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Mahmut Zengin ve Eşref Anyık’ı,
18 Mayıs 1977’de vurulduğu güne kadar; Türkiye devrimci hareketinin genel yaklaşımının dışına taşarak, Karadenizli bir devrimci olarak dilini, toprağını bilmediği bir ülke olan Kürdistan’ın ve Kürdistan halklarının ulusal özgürlüğü adına yaşamını feda ederek enternasyonal dayanışmanın geleneği ve mirasını yaratan Haki Karer’i saygıyla anıyoruz!
Kürdistan halklarının da asla unutmayacağını bildiğimiz İbo, Haki Karer ve özgürlük meşalesi “Dörtlüleri”ni Kürdistan ulusal özgürlük ve sosyalizm kavgasında her daim anarak yaşatacağız!
Kürdistan Komünist Partisi – KKP